HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Biz NATO ve ABD'yi Yaptığı Katliamlar İle Biliriz Ya Siz?

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. - RUSYA’NIN İDLİB SALDIRILARI - NATO ZİRVESİ VE ERDOĞAN-BIDEN GÖRÜŞMESİ

Haftalık Değerlendirme Toplantısı


BİZ NATO VE ABD’Yİ YAPTIĞI KATLİAMLAR İLE BİLİRİZ YA SİZ?


Günlerdir konuşulan NATO Liderler Zirvesi dün 14 Haziran’da Belçika'nın başkenti Brüksel'de gerçekleşti biliyorsunuz. Sömürgeci Amerika’nın başını çektiği zirveye Türkiye’yi temsilen Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldı. Zirve öncesi birçok şey yazılıp çizildi. NATO'nun işlevi ve Türkiye'nin pozisyonu ile ilgili birçok yorum yapıldı. Zirve esnasında katılımcıların kıyafetlerinden tutunda oturuş ve kalkışlarına kadar kamuoyuna onlarca fotoğraf servis edildi. Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD başkanı Biden arasındaki temas yakından izlendi. Ancak meselenin esas konuşulması gereken yönü hiç ele alınmadı. NATO'nun hali hazırdaki misyonunun ne olduğu hiç gündeme getirilmedi. Müslümanlar olarak bilmemiz ve tavır almamız gereken gerçekler, liderlerin diziliş sırası gibi basit olayların arkasında bir kez daha perdelendi. 


Oysa sorulması gereken öncelikli soru şu olmalı değil miydi? “Halkı Müslüman bir ülke olarak NATO denilen işgalci haçlı örgütü arasında bizim ne işimiz var? NATO denilen İslam düşmanı küfür ittifakı arasında bizim ne işimiz var? NATO’yu tanımak açısından şimdi nakledeceğim şu sözlere kulak vermenizi istiyorum kıymetli Müslümanlar! 
İngiliz eski başbakanlarından Margaret Thatcher, 1990 yılında İskoçya’da yapılan NATO toplantısında şöyle diyor: “Sovyetler Birliği yıkılmıştır, karşımızda düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni düşmanımız İslam ’dır. Tıpkı komünizm gibi İslamizm’i de yenmek için uzun süreçli ve kapsayıcı bir strateji gerekiyor." Evet, İşte NATO gerçeği budur. NATO İslam’ın apaçık düşmanıdır. Bunu hiç kimse inkar edemez. Zaten NATO o tarihten beridir İslam ve Müslümanlarla savaşmaya devam ediyor. 


Biz Nato ve ABD’yi Afaganistan’da, Pakistan’da Libya’da yaptığı katliamlardan biliriz. Üzerinden kalkan uçakların kardeşlerimizi bombaladığı Türkiye’deki işgal üslerinden biliriz. Darbecilere verdiği destekten biliriz. Peki, bu gerçeği yöneticiler bilmiyor mu? Muhalefet partileri bilmiyor mu? Aydınlar akademisyenler, sözüm ona uzmanlar bilmiyor mu? Neden NATO’nun jeopolitiğini konuştukları kadar İslam düşmanlığını konuşmuyorlar! Neden Nato’nun İslam coğrafyasında yaptığı işgal ve katliamlarını konuşmuyorlar. Neden Nato’dan derhal ayrılmamız gerektiğini söylemiyorlar? Onlar söylemese de biz İslami ve insani sorumluğumuz gereği söylemeye devam edeceğiz. İşte o NATO dün yapılan zirveyle ilgili bir sonuç bildirgesi yayınladı. Bildirgede Türkiye ile ilgili şu ifadeler yer alıyor. “Türkiye için güvenlik tedbirlerine katkılarımızı artırdık. Bunun tam olarak uygulanmasına bağlılığımız sürmektedir.” “Müttefikimiz Türkiye'ye milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yaptığı için takdirlerimizi yineliyoruz.” 
Bakınız Nato’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip, NATO misyonlarına en çok destek olan ilk beş ülke arasında olmakla övünen Türkiye’ye NATO’nun verdiği değer işte bu kadar! Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya gitmesine engel olduğu için edilen bir teşekkür ve güvenlik içerikli içi boş bir iki söz. Peki, NATO Türkiye’ye ileri karakolu olmanın dışında hiçbir değer vermezken, yaşadığı sorunların hiç birinde Türkiye’ye yardım etmezken üstüne üstük Türkiye’nin düşmanlarına açıktan yardım ederken Türkiye NATO’ya nasıl muamele ediyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye’nin sınırları aynı zamanda NATO’nun sınırlarıdır” diyerek zilleti içselleştirmeye devam ediyor. Sırf iktidarını kaybetmemek adına izzet ve şerefi kâfirlerin yanında aramaya devam ediyor. İktidar ortağı Devlet Bahçeli ise cumhur ittifakı tabanını avutmak için esip gürlemeye devam ediyor. Ancak bir türlü yağamıyor. Bahçeli bir taraftan parasını peşin ödediğimiz F-35'leri ABD’nin gasp ettiğinden dem vuruyor diğer taraftan aynı konuşmanın sonunda NATO Zirvesinden çıkacak her türlü karar saygılıyız diyor. Bu durumda NATO yine sömürge ve işgalciliği ile kalıyor. Müslümanlar ise aldatılma ve mazlumiyet ile…


Gelelim Erdoğan Biden görüşmesine… Kıymetli Müslümanlar bildiğiniz gibi Biden başkan seçildikten sonra uzun bir süre Erdoğan’ı aramamıştı. Bu durum yöneticiler ve varlığını sömürgeci kafirlere borçlu hissedenler tarafından üzüntüyle karşılanmıştı. İki lider nihayet görüştüler. Toplam 45 dakikalık görüşmede selamlaşma ve çeviri süresini çıkarsak maksimum 15 20 dakikalık bir görüşme olmuş gözüküyor. Biden Erdoğan ile pozitif bir görüşme yaptık sözlerinin dışında bir şey söylemedi. Yani Türkiye’nin konuşulmasını beklediği konular hakkında tek kelam etmeyerek Türkiye’yi umursamayan küstah bir tavır sergiledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise çıkarlarına ters düştüğü sürece ABD’nin asla yerine getirmeyeceği temenniler haricinde somut olarak tek bir şey söyledi. O da neydi biliyor musunuz? ABD çıktıktan sonra Afganistan’da Kabil havalimanını ve sözde barış adına sömürgeci kâfirlerin çıkarlarını korumak için Türkiye’nin göreve hazır olduğunu söyledi. Erdoğan bir şey daha söyledi ki hem kendisi hem de Türkiye için utanç vesilesi oldu. Bir gazetecinin “Biden ile görüşmenizde Ermeni meselesi gündeme geldi mi? sorusuna “hamd olsun gelmedi” diyerek cevap verdi. 


Yazık ki ne yazık! Sadece bu sözler bile Türkiye Amerikan ilişkilerinin nasıl bir düzeyde olduğunu anlamaya yeter! Dünyanın gözü önünde Osmanlı Hilafetine iftira atan bir Amerika, konu gündeme gelmediği için hamd eden bir Türkiye. Bize düşman olanların, bize iftiralarını yüzlerine vuramamak hamd edilecek bir durum mu Allah aşkına? Bu nasıl bir zillettir Allah aşkına? Kıymetli Müslümanlar!  Bu zilletten kurtulmanın tek bir yolu vardır. O yol Alemlerin Rabbinin yoludur. O yol Peygamberimiz Sallahu aleyhi ve Sellem’in yoludur. O yol İslam’ın yoludur. İslam kâfirler karşısında izzetli olmanın tek yoludur. İslam yeniden dünyanın lideri olmanın tek yoludur. Amerika başta olmak üzere tüm sömürgeci kafirler işledikleri suçların hesabını verdikten sonra yeniden Müslümanlara cizye verecekler! Bunun bir yolu var ama işte o yol İslam’ın yönetim sistemi olan Hilafettir. O yol nübüvvet metodu üzere Hilafet yoludur.


SURİYE’DE ATOM BOMBASINI DENEMEDİKLERİ KALDI!
Türkiye’nin ABD ve sömürgeci Batı’nın çıkarları için müdahil olduğu, askeri ve siyasi olarak çalışma yaptığı ülkelerden biri de Suriye malum... IŞID ile mücadele bahanesiyle 2016 yılında Fırat Kalkanı Harekatı ile devrimi baltalayıp grupları birbirine kırdırdığı günden beri Suriye’de işler rejim ve dolayısıyla ABD’nin lehine ilerliyor. Türkiye yalnız değil tabi, yanında Rusya ve İran’da var. Bu üç ülke, ABD’nin Suriye için siyasi çözüm planının bir parçası olarak fiili olarak çalıştılar ve çalışmaya devam ediyorlar. En son geçen hafta; Rusya, Esed rejimi ve İran destekli milislerin İdlib ve çevresine düzenlediği bombardımanlarda çok sayıda masum Müslüman hayatını kaybetti. Sivilleri hedef alan saldırılarda İdlib'in güney ve güneybatı kesimindeki yerleşim yerleri havadan ve karadan bombalandı. Bu saldırılar sebebiyle İdlib ve çevresinde onlarca kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. 


Kıymetli Müslümanlar!
Tam 10 yıldır Suriye halkı bombalanıyor. Şehirler yerle bir edildi. Bir tek atom bombası denenmedi mazlum halk üzerinde... Kimyasal silahlarla zehirlendiler, napalm ve fosfor bombalarıyla yakıldılar. Diri diri toprağa gömüldüler, satır ve testerelerle doğrandılar. Bir taraftan Hizbullah milisleri diğer taraftan Suriye’nin kuzeyinde kümelenmiş Mihraç Ural ve çetesi Banyas’a girip, çoluk çocuk demeden satırlarla masumları doğrayıp bir kenara attılar. Suriyeli masum Müslümanların kanı, bağırsanız Türkiye’den duyulacak kadar yakında bir yerde akıtıldı. Suriye’de, Halep’te, İdlib’te, Şam’da, Dera’da ve Guta’da... Eli kanlı Mihraç Ural katliam için geliyorum diye bas bas bağırdığında Banyas halkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mektup yazıp, yardım istedi. Ama mektupları karşılıksız kaldı, yalnız ve sahipsiz bırakıldılar. Türkmen Dağı’nın her metrekaresi Rusya tarafından bombalandı. Halep, Hama, Guta, Dera tarumar edildi. Fırınlar, Pazar yerleri, okullar ve hastanelere hava saldırıları düzenlendi. Bir milyon Müslüman vahşice katledildi. 


Peki ne yaptılar? Hep ikili oynadılar. ABD ve Avrupa, biz Suriye halkına destek veriyoruz dedi, Biz BM’den kınama kararları çıkarmak istiyoruz ama Rusya ve Çin veto ediyor dediler. Yalan söylediler, Türkiye halkını, Suriye halkını, Suriye’deki basiretsiz grupları kandırdılar. Rusya, Çin ve İran, Suriye rejimini destekleyen tarafta, ABD, Avrupa ve Türkiye ise devrimi destekleyen tarafta dediler ama aslında hepsi rejimi ve katilleri desteklediler. Önce IŞİD ile mücadele bahanesiyle Uluslararası Koalisyon güçleri ile katliamlar gerçekleştiridler. Sonra işi Astana üçlüsü ismini verdikleri Rusya, Türkiye ve İran’a verdiler. Suriye devrim ateşinin sönmesi, mazlum halkın barışçıl ve haklı direnişinin terörize edilip ğayri meşru gösterilmesi için her şeyi yaptılar. Suriye’deki bu devrimi bitirmek ve rejimi ayakta tutmak için Türkiye’de yürütülen çözüm sürecini bile dondurmayı hatta bitirmeyi göze aldılar ve yaptılar. PKK kamplarından milislerin, Kuzey Irak’tan peşmergenin Suriye’nin kuzeyine geçmesine ve orada YPG’ye destek vermesine göz yumdular izin verdiler. Katil Esed rejimi Kuzey Suriye’den çekildiği yerleri anlaşmalı olarak PYD/YPG’ye bırakırken Türkiye’nin güneyinden bu bölgelere konvoylar eşliğinde tahkimat yapıldı. İşte bu sebeple Türkiye, PYD/YPG’ye binlerce tız sevkiyat yapan Amerika’ya bugün bir şey diyemiyor, dediğini yaptıramıyor. Çünkü Suriye devrimine yönelik bütün bu kirli planın bir ortağı olduğunu kendisi de iyi biliyor. 


Kıymetli Müslümanlar!
Suriye devriminin üzerinden 10 yıl geçti. Sömürgeci güçler ideolojik çıkarlarını düşündükleri için türlü türlü grişimlerde bulundular. Askeri, siyasi hatta bazen çıkarları için “insani” girişimleri bile desteklediler. İdeloljik bir devlet vizyonu olmayan Türkiye ise Suriye’de sömürgecilerin kullanışlı bir aparatı olmayı tercih etti. Siyasi basireti olmayan gruplar rejimi devirmek için çıktıkları yolda küçük pazarlıklara teslim oldular. Bugün artık Esed rejimine tek kurşun bile sıkılmıyor? Demek ki Astana Üçlüsü görevini başarıyla yerine getirdi! Bir yandan Rusya ve İran, Esed rejimi ile birlikte topyekün Suriyeli Müslümanlara savaş açarken, Türkiye muhalefeti İdlib’e sıkıştırdı, etrafını gözlem kuleleriyle çevirerek, elini kolunu bağladı. Sözde gözlem noktaları ateşkesin ihlal edilmesini denetleyecekti. Ne gözlem kulesi kaldı ne ateşkes kaldı. Suriye’den bir an önce çıkmak isteyen Rusya, bu son saldırılar ile Amerika’ya mesaj gönderiyor. Amerika ise siyasi çözüm sağlanana kadar durumun bu şekilde devam etmesini istiyor. Suriye halkına gelince; canını kurtarmak için Türkiye’ye sığınanlar, ırkçılar ve laik Kemalistler sokaklarda linç ediliyorlar. Suriyeli düşmanlığıyla oy toplamaya çalışan milliyetçi siyasetçiler tarafından katil sürülerine hedef gösteriliyorlar. Suriye’de İdlib’de kalanlar oradaki gruplar tarafından baskı altına alınıyorlar. Neden mi? Sömürü çarkına çomak soktukları için. Rusya, Türkiye ve İran’ın ortak hedefi olan BM’nin 2254 nolu kararı doğrultusunda Cenevre’de hazırlanan laik anayasaya karşı çıkıp, hüküm yalnız Allah’ındır dedikleri için. Kısaca İslam’a karşı küfür birleşmiş Allah’ın arzında bizim sözümüz geçer, karşı çıkanların sonu budur deyip, Suriye halkını işaret ediyorlar. İslam nizamını isteyen dünya üzerindeki tüm Müslümanlara şu mesajı veriyorlar: Şükredin! Oturun oturduğunuz yerde... Yoksa sonunuz Suriye gibi olur!!! İşte böyle ağır bir imtihandan geçiyor Ümmet-i Muhammed. 


Kafirler tarafından sömürülmüş, ihanet edenler tarafından esir alınmış, yalancılar tarafından kandırılmış, küfrün ordularıyla kuşatılmış bir durumda ümmeti Muhammed... Ama elbette Allah dinine yardım edenlere yarıdm edecektir, elbette Allah onların ayaklarını sabit kılacaktır. Allah tuzak kuranların, planlayanların en hayrılısıdır. 


Bakınız Rabbiniz küfrü nasıl zelil ettiğini bize hatırlayor!
اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْف۪يلِۜ
Görmedin mi Rabbin ne yaptı fil sahiplerine!
اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ ف۪ي تَضْل۪يلٍۙ
Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?
وَاَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْراً اَبَاب۪يلَۙ
Üzerlerine sürü sürü kuşlar saldı.
تَرْم۪يهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجّ۪يلٍۖۙ
Onlara balçıktan pişirilmiş sert taşlar atıyorlardı.
فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَأْكُولٍ
Derken onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi kılıverdi


 Onun için endişelenmeyin, umutvar olun, haktan sapmayın, zulmeden olmayın, zalimlerle bir olmayın, hainlerle işbirliği yapmayın. Allah’ın dini için çalışın, dinin ikamesi için çalışın, Hilafetin kurulması için çalışın, siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah’ta size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar. 


Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
15 Haziran 2021

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.