HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Tam Kapanma Tedbirleri ve Turizm

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Üyesi sayın Muhammed Emin Yıldırım gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. - Tam kapanma tedbirleri ve turizm - 1 Mayıs gerçeği ve işçi hakları - İçki yasağı tartışmaları

TAM KAPANMA TEDBİRLERİ VE TURİZM


Malum biliyorsunuz geçen hafta yapılan kabine toplantısında pandemi ile mücadele kapsamında Türkiye’nin 81 ili için tam kapanma kararı alındı. Alınan bu tam kapanma ile amaçlanan nedir ya da ne olmalı diye sormalıyız? Vakaların yayılmasını önlemek olmalı değil mi? Tam kapanma ile amaçlanan ne olmalı? Sormaya devam edelim. Cami cemaatinin, esnafın, yaşlıların ve çalışanların bir şekilde riayet ettikleri ama idarecilerin, yöneticilerin, partilerin çiğnedikleri tedbirleri biraz daha artırarak virüs ile mücadele etmek değil mi? Peki ya tam kapanma oldu mu? Açıklamanın yapıldığı pazartesi gününden yasakların başlayacağı perşembe gününe kadar 81 ilde şehirlerarası yoğun bir trafik yaşandı. Bu mu tam kapanma? Bu mu virüs ile mücadele? Alınan karar ve uygulama bize şunu gösteriyor: karar alıcılar asla ve asla samimi değiller. 


Tam kapanma kararını halkın sağlığını çok düşündükleri için almadılar. Ne için aldılar biliyor musunuz? Bu 15-20 günlük sürede vaka sayılarında oransal olarak bir azalma olduğunu göstermek için. Kime mi gösterecekler? Avrupa’dan gelecek turistlere, Ukrayna’dan, Rusya’dan, Çin’den Japonya’dan gelecek turistlere gösterecekler. “Bakın vaka sayılarımız düşütü, korkmayın Türkiye’ye gelin, otellerimiz sizi bekliyor, denizlerimiz sahillerimiz sizi bekliyor.” Demek için... Turizm sezonu yaklaşınca bir baktık günlük 60 bin olan vaka sayıları birden 20 binlere kadar düştü. Bir baktık ki Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, soluğu Antalya’da almış. Antalya’da resmi makamlar ile görüşmeler yapmış, taze bilgiler almış, pandemi ile mücadelede Antalya’nın başarısını ve vaka sayılarındaki düşüşü anlatıyor. Niye özellikle Antalya? Aksaray Türkiye’nin ili değil mi? Ardahan Türkiye’nin ili değil mi? Konya, Karaman Türkiye’nin ili değil mi?
Sayın Bakan! Niçin lebalep kongrelerin yapıldığı Trabzon ve Rize’den de açıklama yapmadınız? Niye bu illere de gidip vaka oranlarındaki artışın sebebinin kongreler olduğunu söylemediniz? Niçin parti yöneticilerine kongrelerin yapılmaması yönünde uyarılarda bulunmadınız? Kıymetli Müslümanlar bu apaçık samimiyetsizlik, bu apaçık vatandaşı ciddiye almamaktır. İktidar pandemi ile mücadele konusunda açıkça sınıfta kalmıştır, ülkeyi tam kapanmaya sokmuştur ama sınır kapılarını turistlere sonuna kadar açmıştır. Düşünebiliyor musunuz? Sağlık Bakanlığı İçişleri Bakanlığı’na resmi yazı yazıyor ve diyor ki; şu şu ülkelerden herhangi bir yolla Türkiye’ye gelecek olan turistlere test yapmanıza gerek yok. 16 ülkeden turistleri Türkiye’ye girişte test kitleri ile sağlık çalışanları değil ellerinde lokum şekeri ile resmi yetkililer karşılıyor. Çünkü bunlar turist görünce dolar görüyorlar, onun için turizm acenteciliğinin en büyüğünün sahibini bakan yapmışlar. O kazanacak, oteller kazanacak ama insanlar temel ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun şekilde evlere hapsolacak? Ne için? Gavur turist rahat eğlensin diye… Niye? Para babaları daha çok kazansın diye, sağlık sistemindeki yoğunluk birazcık azalsın diye.


Ben söylemiyorum, bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada bizatihi kendi ağzı ile söyledi. “Avrupa'nın açılma sürecine girdiği bir dönemde bizim geri kalmamamız lazım vaka sayılarımızı süratle 5 binin altına indirmemiz lazım” dedi. Yani açıkça sezonu kaçırmayalım diyor, yoksa virüs ile mücadele falan yok, mücadele yalan! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu söylemleri aslında her şeyi çok net açıklıyor. Şimdiye kadar bu konuda alınan tedbirler halkın sağlığı için alınmış değildi, bundan sonra alınacak tedbir kararlarında da halk sağlığını düşünmeyecekler. Çünkü yöneticilerin böyle bir derdi yok. Alınan tüm tedbirler turizm sezonundan gelecek birkaç kuruş para uğrunadır. Yani ticari kaygılardan dolayı bu adımları atıyorlar. Eğer gerçekten bu yöneticilerin kaygısı halkın sağlığı olsaydı, Adana’da iktidar bağlantılı yöneticilerin takım taraftarları polis güvenliği içinde stadı dolduramazdı. Eğer gerçekten dertleri halkın sağlığı olsaydı, kapanma açıklamasının hemen ardından 3 gün boyunca, büyükşehirlerden sahil kentlere seyahat akışını engellerlerdi. Milletin akrabasına, komşusuna iftara gitmesini yasaklıyorlar, ama tüm Türkiye’nin 3 günde şehir şehir yer değiştirmesini adeta izliyorlar. Camilerde teravih namazı kılınmasını yasaklıyorlar, Ramazan’ın son 10 gününde camilerde itikafa girmek isteyenleri biber gazı ile dışarı çıkarıyorlar. Ama otellerde, burun buruna tıkış tıkış ahlaksızca eğlenenlere ses çıkarmıyorlar. Sonrada pişkin pişkin çıkıp pandemi ile mücadele için çalışıyoruz diyorlar. Zaten ekonomik olarak ciddi anlamda sıkıntı yaşayan halktan duyarlılık bekliyorlar.  


Kıymetli Müslümanlar! 
Devlet madem bir kapanma kararı aldı, o halde halkın ihtiyaçlarını karşılaması için bütün imkanlarını seferber etmesi gerekmez mi? Şu an ekonomik olarak zor durumda olan esnaf ve işçi bu kapanma sürecinden daha fazla etkilenecekler. Her kürsüye çıkıp konuştuğunda biz pandemi sürecinde esnafa şu kadar, işçiye şu kadar, emekliye şu akdar destek çıktık diyorlar. Ne yapmışlar ne kadar bakalım? Bugün pandemi ile mücadele konusunda ağır kayıplar veren Hindistan bile yıllık gelirinin %3,1’ini destek paketi olarak dağıtmış. Rusya %2,1 Almanya %11, İngiltere %16 ABD neredeyse yıllık gelirinin %25’ini dağıtmış. Peki Türkiye, Türkiye sadece yıllık gelirinin %1,1’ni pandemi sürecinde destek paketi olarak kullanmış. Ya bu ülkenin serveti nereye gidiyor peki? Kimler yiyor bu serveti, kimlere peşkeş çekiliyor bu halktan alınan vergilerle oluşturulan servet? Zenginlere, bankalara, ihale peşinde koşan büyük inşaat şirketlerine… Niye peki? Çünkü bu kapitalist para babalarının yerli ve yabancı bankalara borçları var. Devlet borçlarını ödesinler diye önce bu kan emici şirketleri besliyor, sonra da bankaları besliyor ki bankalar tekrar bu şirketlere kredi verebilsinler! İşte bu temeli bozuk düzen bu şekilde işliyor kıymetli Müslümanlar! Sakın bu düzene aldanmayın. Başında kim olursa olsun sakın bu düzene razı olmayın. 


1 MAYIS GERÇEĞİ VE İŞÇİ HAKLARI
İkiyüzlülük, bu laik kapitalist sistemin her yerinde kendini gösteriyor, her anına işlemiş durumda. 1 Mayıs sözde işçi bayramı bu ikiyüzlülüğün en bariz göstergelerindendir. Her 1 Mayıs’ta benzer şeyler yaşanır. “İşçi kardeşlerimizi enflasyona ezdirmedik” sloganıyla işçiye ölmeyecek kadar maaş veren devlet erkanı 1 Mayıs işçi bayramını en içten dileklerle kutlar. Patronlar ve devlet ile iş birliği yapan ve ancak böylece koltuğunu koruyabilen sendika yöneticileri 1 Mayıs’ta meydanları doldurarak güzel nutuk atarlar. Siyasi parti başkanları 1 oy 1 oydur diyerek işçi sınıfına popülist mesajlar verirler. Taksim’e yürüyeceğiz diye polis ile arbede yaşayan sol sosyalist gruplar 1 Mayıs’ı örgüt propagandası yapmak için dört gözle beklerler. İşçi kardeşlerimiz hariç herkes bu sözde bayramı istismar eder, kullanırlar.
İşte bu tiyatro her yıl 1 Mayıs’ta sergilenir durur.  Tiyatroyu oynayan şahıslar değişir ama tiyatro sahnesi hiç değişmez. Onlar masa başında 1 Mayıs İşçi Bayramını kutlarken işçiler alın teri dökerek çalışmaktadır.  Onlar lüks otomobillerde, lüks konaklarda, şatafatlı bir hayat sürerken işçi kardeşlerimiz evine ekmek götürmenin, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamanın derdindedir. Ticaret Bakanına ait şirket devlete fahiş fiyatlarla dezenfekten satıp milyonlarca lirayı tek kalemde cebe indirirken işçi kardeşlerimiz işten atılma korkusuyla tüm baskılara, ağır çalışma koşullarına boyun eğerek hayatta kalma mücadelesi vermektedir. 


Son dönemde yaşanan pandemi ile birlikte artık iş bulmak, çalıştığı iş yerinde işe devam edebilmek oldukça güç bir hale dönüşmüştür. İşten atılanlar, iş bulamayanlar, ailesinin ihtiyaçlarını karşılayamayanlar bunalıma girmekte ve nihayetinde “lanet olsun sizin düzeninize” diyerek canına kıymaktadır. Son günlerde yaşanan intiharların hiçbir izahatı yoktur. Bir can kadar kıymetli şey de yoktur. Buna rağmen insanlar bunalıma sürüklenmekte ve çareyi bu hayattan göçüp gitmekte buluyorlar. Bu büyük bir vebal, ağır bir sorumluluktur.  


İşçi kardeşlerimiz için daha yaşanabilir bir dünya; üretim ve istihdamın arttığı, hayat pahalılığının olmadığı bir dünyadır. Kapitalizm faiz, borsa, kripto para gibi kolay para kazanma hayallerini her bir bireyin rüyalarına işlemiştir. Genci yaşlısı demeden Türkiye’de herkes kolay para kazanma rüyası görmekte birikimlerini haram olan yerlere yatırmaktadır. İşte tam da bu nedenle, hem istihdamı arttırmak hem de insanların harama bulaşmasını engellemek için derhal bu kapitalist sistemden uzaklaşılmalıdır. Borsa kapatılmalı, faiz yasaklanmalı, kripto paralar kaldırılmalıdır. Böylece istihdamın ve üretimin önü açılmalıdır. 


İslam iktisat nizamının tatbik edilerek kapitalist sömürü çarkının kırılması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Zira İslam iktisat nizamı hem işçinin hakkını en mükemmel bir şekilde koruyan, hem yolsuzlukları, hırsızlıkları kökünden kazıyan hem de geçim sıkıntısından ötürü intiharların önüne geçen mükemmel bir sistemdir. Zira bu sistem insanı en iyi tanıyan Allah Subhanehu ve Teala’dan gelmiş olan sistemdir. 
Bu sistemi tatbik edecek olan devlet ise kuşkusuz Raşidi Hilafet Devletinden başkası değildir. İşte bu nedenle dünya Raşidi Hilafete muhtaçtır. İşte bu nedenle Müslümanlar bu devlet için çalışmalı, çalışanlara destek vermelidir. 


İÇKİ YASAĞI TARTIŞMALARI 
Türkiye’nin, üç haftalık tam kapanma sürecinin başından bu yana gündemde olan içki yasağı hâlâ tartışılmaya devam ediyor. İktidar sözde içkiyi yasakladı ama bunu ne açıkça dile getirebildi ne de yasağın sebebini söyleyebildi. Sadece İslami kamuoyunda “bakın Ramazan’da içkiyi nasıl yasaklıyorum” şeklinde bir algı ortaya çıkardı. Sanki içki sadece Ramazan’da günah olup diğer zamanlarda haşâ serbestmiş gibi. İktidar böyle yaparak Ramazan ve bayram boyunca eve kapatılan Müslümanları avutacağını düşünüyor herhalde. Zira bizler iktidarın içkiyle ilkesel bir sorununun olmadığını çok iyi biliyoruz. Çünkü 18 yıldır takip ettiğimiz iktidar kendi partisinde dahi içki içenlere kapıyı kapatmadığı gibi Müslüman halkımızı da içkinin kötülüklerinden sakındırmadı. Nasıl sakındırsın ki? Bunu yapabilmesi için Allah’tan hakkıyla korkması ve içkiyi her yönüyle ortadan kaldırması gerekir. 


Ancak onlar bırakın içkiyi ortadan kaldırmayı, Türkiye’deki içki fabrikalarının sayılarını artırmakla övündüler. Sözde içkiyi yasakladılar ama otellerde alenen içki ve fuhuş partisi veren turistlere göz yumdular. Hatırlayın! İzmir belediyesini alabilmek için içkinin haram olduğunu söyleyen Müslümanlara tıpkı Kemalistler gibi “yobaz” diyerek hakaret ettiler. Çünkü onlar için bağlayıcı olan içkinin haram bir fiil olması değil içki içenlerin oyunu kazanmak ve içkiden elde edilen vergi gelirleridir. 2020 yılında içkiden alınan vergi yaklaşık 20 milyar TL civarında. Güya insanları içkiden vazgeçirmek için sürekli zam yapıyorlar fakat aslında böyle yaparak sadece vergi gelirlerini artırıyorlar. Dolayısıyla iktidarın içki yasağı konusunda samimi olmadığı son derece açıktır kıymetli müslümanlar! Eğer samimi olsalardı aklı, malı ve toplumu ifsat eden içkiyi komple yasaklayıp onun yaydığı lanetten kurtulmaya çalışırlardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor;


“İçkiye on yönden lanet edilmiştir: İçkinin kendisine, onu imâl edene, imâl etmek isteyene, satıcısına, müşterisine, taşıyanına, taşıttıranına, kazancını yiyene, içene ve içirene”


Şimdi buradan iktidara seslenmek istiyorum.


Ey iktidar partisi, ey Yöneticiler! 
İçine düştüğünüz bu kısır döngü, bu rezil durum hak ile batılı birbirine karıştıran bozuk anlayışınızdan dolayıdır. Bunun içindir ki hiç bir işi hakkıyla yerine getiremiyorsunuz. Pandemi sürecinde camileri kapatıp ibadetleri yasaklıyorsunuz sonra kamuoyunu dengelemek için sözde içkiyi yasaklıyorsunuz. Onu da İslami motivasyonla yapamadığınız için elinize yüzünüze bulaştırıyorsunuz. Eğer içinizde gerçekten Allah korkusunu kaldıysa, eğer gerçekten bu ümmeti düşünüyorsanız, hem içkiyi hem de Allah’ın haram kıldığı her şeyi ortadan kaldırın. Tüm kötülüklerin anası olan demokrasiyi terk edin. Kibri hayatınızdan çıkarın. Günanlardan arınma fırsatı olan bu özel günlerde Rabbinizden bağışlanma dileyin ve İslam’ın hakimiyeti için çalışın.


Kıymetli Müslümanlar! 
Bir de içki yasağını duyunca kıyameti koparan laik kemalist bir güruh var. Bu güruh Müslümanların değerlerinden o kadar uzak, İslam’a o kadar düşman ki, Mübarek Ramazan’da dahi içki içilmemesine tahammül edemiyorlar. İktidara muhalefet maskesi altında İslam’a olan kinlerini kusuyorlar. Bunlar bilime taptıklarını söylerler, fakat zararı ve kötülüğü bilimsel olarak kanıtlanmış olan içkiyi içmeye ve savunmaya devam ederler. Toplumda işlenen suçların büyük çoğunluğunun sarhoşken işlendiği gerçeğini görmezden gelirler. Sonrada içkinin mahvettiği akıllarıyla toplumun kalkınamadığından bahsedip, batının köhne değerlerinin propagandasını yaparlar. Aslında bunlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur. 


Bunlara göre muasır medeniyetin ölçüsü frak ve şapka giyip içkili resepsiyonlar düzenlemektir.  Zira laik Kemalist cumhuriyet bu değerler üzerine inşa edildi. Bu köhne ve batıl değerler yüz yıldır Müslümanlara zulüm fesat ve aşağılnamkatan başka bir şey vermedi. Bundan sonra da vermeyecektir.  Son olarak diyorum ki;
Ey laik kemalist güruh, ey İslam düşmanları! Sizler muhakkak kaybedeceksiniz. Bizler muhakkak kazanacağız. Sizin değerleriniz ilahi hakikate ve insan fıtratına aykırı olan batıl değerlerdir. Bizim değerlerimiz ise her şeyi en iyi bilen Rabbimizden gelen, insanları yükseklere taşıyan ulvi değerlerdir. Sizin ömrünüz İslam ümmetinin kendi değerlerine sarılması kadardır. Bizim yardımcımız Allah’tır. Sizin yardımcınız yoktur.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

04 Mayıs 2021
 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.