HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

AYM’NİN HİZB-UT TAHRİR İLE İLGİLİ HAK İHLALİ KARARLARI VE ÇELİŞKİLİ YARGILAMALAR

1960’lı yıllardan bugüne Türkiye’de faaliyetlerini devam ettiren Hizb-ut Tahrir hakkında yürütülen yargılamaların hukuki seyri hakkında kamuoyu bilgilendirmesi.

AYM’NİN HİZB-UT TAHRİR İLE İLGİLİ HAK İHLALİ KARARLARI VE ÇELİŞKİLİ YARGILAMALAR

1960’lı yıllardan bugüne Türkiye’de faaliyetlerini devam ettiren Hizb-ut Tahrir hakkında yürütülen yargılamaların hukuki seyri hakkında kamuoyunu bilgilendireceğiz. Somut hiçbir delil ortaya konulmadan Hizb-ut Tahrir yargılamalarında mahkemelerin verdiği cezaların gerekçesinin ne olduğunu sorgulayacağız. Anayasa Mahkemesi’nin Hizb-ut Tahrir yargılamaları hakkında verdiği 9 ayrı hak ihlali kararına rağmen mahkemelerin verdiği çelişkili kararların nedenini irdeleyeceğiz. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararları sonrası yeniden yargılama yapan mahkemelerin bazıları, AYM’nin ihlal gerekçesini yerinde görüp beraat kararları veriyor bazıları ise ihlal gerekçesini dikkate almayıp eski cezaları aynı şekilde onuyorlar. Mahkemelerin verdikleri çelişkili ve gerekçeden yoksun bu kararların sebebini bugünkü toplantımızda özellikle ele alacağız. Bir de Emniyet Genel Müdürlüğü ve kolluk kuvvetleri tarafından hazırlanıp mahkemelere sunulan bilgi notlarındaki yanlışlara değineceğiz. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Hizb-ut Tahrir hakkında hazırladığı, yalan yanlış, hayali ve ironik içeriklerle dolu bilgi notları ile mahkemeleri nasıl yönlendirmeye çalıştığını ifşa edeceğiz.

Kıymetli Müslümanlar Sayın Basın Mensupları!

Öncelikle Hizb-ut Tahrir mensuplarına yönelik Türkiye’de yürütülen yargılamaların seyri hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. Hizb-ut Tahrir malum 1960’lı yıllardan beri Türkiye'de faaliyetlerini sürdürüyor. Hizb-ut Tahrir, 1960’lı yıllardan beri ne hareket metodu ve çalışma yönteminde ne de faaliyetlerinin niteliğinde hiçbir değişiklik yapmamıştır. Hizb-ut Tahrir fikri ve siyasi çalışma yapan ve toplumu İslam’ın tertemiz berrak fikirleri ile değiştirmeye çalışan İslami siyasi bir partidir. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir, kurulduğu günden bugüne ne Türkiye’de ne de başka bir ülkede hiçbir suretle cebir ve şiddet yöntemine başvurmamıştır. Çünkü Hizb-ut Tahrir, toplumu İslam ile değiştirme, İslami hayatı başlatma ve Hilafet Devleti’ni kurma çalışmasında silahlı mücadele yöntemini reddetmiştir. Buna rağmen Hizb-ut Tahrir üyeleri haksız ve hukuksuz şekilde yargılanıp cezalandırıldılar. 1960’lı yıllar ve sonrası dönemde 163. Maddeden yargılamalar yapıldı ve cezalar verildi. 163. madde kaldırılınca “Terörle Mücadele Kanunu” kapsamında yargılamalar yapıldı. Bu kez Hizb-ut Tahrir “silahsız örgüt” kabul edildi ve öyle yargılamalar yapıldı. 2003 yılında “Terörle Mücadele Kanunu”na “cebir ve şiddet ön şart” olarak eklenince Hizb-ut Tahrir kanun kapsamı dışında kaldı. O dönem devam eden mahkeme dosyalarının tamamı düştü ve Hizb-ut Tahrir mensubu tüm tutuklu ve hükümlüler tahliye edildi. 2006 yılında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapıldı ve “silahsız terör örgütü” olmaz denildi.  Bu değişikliğe göre normalde ne yapılması gerekirdi? Fikri ve siyasi çalışma yapan, silah ve şiddeti reddeden Hizb-ut Tahrir hakkındaki tüm yargılamalar beraat ile sonuçlanması gerekirdi. Hukuken bunu beklerdiniz değil mi? Ama öyle olmadı! Samimi Müslümanlara zulmedilecek ya, kanun, yasa, hukuk kimin umurunda! Niyet okuma ile keyfi içtihat kararları çıkardılar. Ne dediler biliyor musunuz? “Terörle Mücadele Kanunu’ndaki terör tanımı belli olmakla birlikte, Hizb-ut Tahrir bu tanıma uymasa da yani cebir ve şiddet yöntemini benimsemese de örgütün niteliği ileride şiddete başvuracağını göstermektedir.” dediler.

Hangi ileri de ne zaman, hangi güce ulaştığında? Böyle bir gerekçe ile yargılama yapılabilir mi? Bu tür bir niyet okuma ile hukuk işletilebilir mi?  Hizb-ut Tahrir 1953 yılında kuruldu, 1960’lı yıllardan bugüne Türkiye’de faaliyet yürütüyor. 55 küsur yıldır Hizb-ut Tahrir mensuplarına baskı ve zulüm devam ediyor. 1967 yılından bugüne Hizb-ut Tahrir mensuplarına yönelik 200’den fazla soruşturma dosyası açıldı. Yüzlerce kişi gözaltına alındı, 500’den fazla kişi tutuklandı, yüzlerce belki binlerce evde arama yapıldı. Emniyet güçleri bugüne kadar yaptıkları ev aramalarında Hizb-ut Tahrir ile ilgili kitap ve dergiden başka ne buldular? 2008 yılında Süleyman Uğurlu’nun kullanmadığı evine FETÖ kumpası ile konulan silahtan başka ne buldular? Ve bu kumpas dosyasında Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin oy birliğiyle verdiği beraat kararıyla Süleyman Uğurlu aklandı. Bunun bir Fetö kumpası olduğu anlaşıldı.  

Sayın Basın Mensupları! Bugüne kadar bir kişi çıkıp da Hizb-ut Tahrir beni tehdit etti, bana şiddet uyguladı demiş mi dememiş. Biri çıkıp Hizb-ut Tahrir mensupları hakkında bu sebeple bir şikâyette bulunmuş mu bulunmamış. 60 küsur yıldır Hizb-ut Tahrir’in söylemleri ve eylemleri değişmiş mi, değişmemiş. Bakınız cebir ve şiddet eylemlerinde adı hiçbir süretle geçmemiş bir hareketten, bir partiden, Hizb-ut Tahrir’den bahsediyoruz. Tüm bu hakikatlere rağmen, hâlâ zamanı geldiğinde, güçlenince, şartlar uygunlaşınca silahlı eyleme başvuracaklar demek nedir? Sırf bu gerekçe ile masum insanlara terör örgütü üyeliğinden ağır cezalar vermek hangi hukukta hangi kanunda var? Bu adil midir? Bu insaflı mıdır? Bunun izahı nedir? Eğer ileride şiddet ve silaha başvurabilir deniyorsa bu ilerisi ne zaman?

Hizb-ut Tahrir bugün 40’tan fazla ülkede siyasi faaliyet yürütüyor. Yani 1960’lı yıllarda kalmadı.  Hilafet fikri tüm dünyaya yayıldı, Hizb-ut Tahrir tüm dünyada tanınır oldu. Ama ne metodu ne yöntemi ne de hedefi değişmedi. Buna rağmen Türkiye yargısı Hizb-ut Tahrir’e yönelik yargı zulmünü devam ettiriyor. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararlarına rağmen devam ettiriyor. Bakınız biraz önce bahsettiğim hukuk dışı içtihat kararına dayanarak Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017 ve 2018 yılında onlarca dosyada 100’den fazla kişi hakkında ceza onamaları yaptı. Hizb-ut Tahrir üyeleri suçları olmadığı halde haksız yere hukuksuzca hapse atıldılar. Sonra Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 2018 yılında Yılmaz ÇELİK başvurusunu değerlendirerek hak ihlali kararı verdi. AYM daha sonra yine Hizb-ut Tahrir ile ilgili yargılamalarda 8 ayrı hak ihlali kararı daha verdi. Bu kararlarında “Anayasa’nın 36. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varıldığını” söyledi. “İlk derece mahkemeler ve Yargıtay’ın Hizb-ut Tahrir’in bir terör örgütü olup olmadığına yönelik hiç değilse bir kere değerlendirmede bulunmaları gerekirdi.” dedi. Evet, buraya özellikle dikkatinizi çekiyorum Sayın Basın Mensupları! Bunu yapmadılar. Hizb-ut Tahrir’in nasıl bir hareket olduğuna, metot ve yönteminin ne olduğuna bakmadılar. Niyet okuyarak hukuk dışı içtihat kararını dayanak gösterdiler ve yargı zulmüne devam ettiler.

Ve Anayasa Mahkemesi, ilk derece mahkemeler ve Yargıtay’ın bu keyfiliğine dur dedi. Hak ihlali var yeniden yargılama yap dedi. 19 dosya hakkında mahkemeler yeniden yargılama başlattılar. İki dosya hariç... Biri Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi, diğeri Konya 4. Ağır ceza mahkemesi... Bu iki mahkeme tüm yeniden yargılama talepleri ve itirazlara rağmen AYM’nin ihlal kararını dikkate almadı. Ve kardeşlerimiz hukuksuzca hapis yattılar. Hala daha Bursa Cezaevinde 4 kardeşimiz tutuluyor.

Kıymetli Müslümanlar Sayın Basın Mensupları!

Şimdi, Hizb-ut Tahrir yargılamaları ile ilgili son durum hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararları sonrası yapılan yeniden yargılamalarda bazı mahkemeler AYM’nin ihlal gerekçesini yerinde görüp beraat kararları veriyor. Bazı mahkemeler ise bu ihlal kararlarını hiç dikkate almadan eski cezaları onama yapıyor. Aynı kişi hakkında mahkeme bir dosyada ihlal kararını gerekçe göstererek beraat kararı veriyor. Başka bir mahkeme yine o aynı kişi hakkında ihlal kararını hiçe sayarak ceza kararı veriyor. Bu durum açıkça bir çelişkiyi ortaya koymaktadır. Anayasa Mahkemesi kararları tüm mahkemeleri aynı derecede bağlayıcı olmalıdır. O halde bir mahkeme AYM kararını tanırken diğeri neden tanımıyor. Anayasa Mahkemesi Hak İhlali kararlarını, kanunu, yasayı ve hukuku ideolojik önyargılar ile çiğneyenler kim? Bunu buradan soruyoruz. Adalet Bakanı ve bakanlık yetkililerine buradan sesleniyoruz.  Bu çelişki ortadan kaldırılmalıdır! Eğer ki AYM ihlal kararlarının bir bağlayıcılığı varsa bu herkes için olmalı ve tüm mahkemeler buna bağlı kalmalıdır. Hukuk yargıçların keyfi kararlarına, niyet okumalarına bırakılacak bir şey değildir. Hukuk kanun ve yasalarla kayıtlıdır. Buradan ilk derece mahkemeler, İstinaf ve Yargıtay Ceza dairelerindeki yargıçlara da sesleniyoruz: Anayasa Mahkemesi Kararları Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı sahte ve zorlama yorumlar içeren bilgi notları ile bypass edilmeye çalışılmaktadır. Kolluk kuvvetleri, Hizb-ut Tahrir’i silah ve şiddet ile yan yana göstermek ve böylece mahkemeleri yanlış yönlendirmek için sahte Telegram hesaplarından delil üretmeye çalışıyorlar. Emniyet, hayali ve ironik içerikleri bilgi notuna koyacak kadar art niyette ileri gitmektedir. Türkiye’de bir delil bulamayınca Suriye’de delil arayışına başlamıştır. Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi’nin Sosyal medya hesaplarında paylaşılan Suriye ile ilgili haberlerden bilgi notu çıkarmaya çalışmaktadır.  Hizb-ut Tahrir ile hiçbir ilişkisi olmayan grupları “ilişkisi var” diye gösterip mahkemeleri yönlendirmek istemektedir. Kolluk kuvvetlerinin hazırlayıp mahkemelere sunduğu bu tür bilgi notlarına asla itibar edilmemelidir. Vicdanlı yargıçlar ve hukuka bağlı mahkemeler bu tür bilgi notlarını gerekçe göstererek yargılama yaparlarsa hukuk bir kez daha ayaklar altına alınmış olur.

Kıymetli Müslümanlar sayın Basın Mensupları!

Son olarak buradan genel olarak kamuoyuna, İnsan hakları ve hukuk derneklerine, Siyasi parti ve STK temsilcilerine, avukat ve barolara sesleniyoruz. Hizb-ut Tahrir’e yönelik Türkiye’de dünden bugüne bitmeyen, devam eden hukuk dışı yargılamalara karşı çıkmaya sizleri çağırıyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararlarına rağmen gerekçesiz şekilde ceza onaması yapılan yargılamalardaki çelişkiyi görmenizi istiyoruz. Biz bu konuda bir rapor hazırladık. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği Hak İhlali Kararları sonrası yapılan yeniden yargılamalardaki çelişkileri, gerekçeden yoksun ceza onamalarını anlatan bir rapor hazırladık. Bu raporu, siyasi çevreler, İnsan hakları kuruluşları, Sivil Toplum Temsilcileri, avukatlar, hukukçular ve başka birçok kurum ve kişi ile paylaşacağız. Hizb-ut Tahrir’e yönelik yargılamalardaki çelişkiyi herkesin bilmesi, görmesi ve bu konuda ses çıkarması gerekiyor. Bu konuda herkesin hakkın ve adaletin yanında olması gerekiyor. Türkiye kamuoyundan bu konuda duyarlılık bekliyoruz. Son olarak Hizb-ut Tahrir’e yönelik yürütülen hukuk dışı yargılamalara artık bir son verilmelidir diyoruz.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

31 Mayıs 2022

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.