HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 01 Kasım 2022

Muhammed Emin Yıldırım, Kalbinde Allah'a ve Rasulüne sevgi besleyen hiçbir Müslüman, İslam’ın hayattan kovulmasının sembolü olan Cumhuriyeti kutlamaz. Bilakis onun yıkılması için çalışır.

 

HARF DEVRİMİ VE MAHİR ÜNAL’IN AÇIKLAMALARI

Bugün 1 Kasım 2022, 94 yıl önce bugün alınan bir karar ve çıkarılan kanun ile İslam’ın dili olan Arapça yasaklandı ve İslam kültürü olan Kur’an, sünnet ve 13 asırlık büyük tarih ve arşiv ile olan bağımız kesildi. Arap alfabesi ile eğitim ve öğretimin zor olduğunu bahane ettiler, bilim diline uzak olduğunu iddia ettiler ve bu yalanlarla halkı aldattılar. Hala da aldatmaya devam ediyorlar maalesef. Gerçek dışı bazı istatistiklerle Osmanlı dönemindeki okuryazarlığın düşük olduğunu söylüyorlar. Bunu yapanlar yüzlerini dönüp Batı’ya ve oradaki cehalete bakmadılar bile.

Böylece hafızamızı kaybettik, medeniyetimizi kaybettik, kültürümüzü kaybettik, geçmişimizi ve tarihimizi kaybettik. Ümmetle bağımızı kopardık. Alimler bir gecede cahil bırakıldı. Tarihine, kültürüne, dinine hakaret eden ve düşmanlaştırılan mankurt bir nesil yetiştirildi. Şair’inde dediği gibi Dünyada bin yıllık tarihi silinen ve o günü bayram olarak kutlayan başka bir millet yoktur herhalde… Cumhuriyet inkılaplarının adına, bilim, çağdaşlık, ilerleme denilmesi bu devrimlerin hakikatini değiştirmiyor. Cumhuriyet İnkılapları, hakkı ve hakikati dillendirip şeytani planlara karşı çıkanların lal edilme seferberliğidir. Akşam alim olarak uyuyanların sabah cahil olarak uyandıkları devrimin adıdır Harf devrimi! Dünya tarihi, halkına bu denli kötülüğün yapıldığına hiç şahit olmamıştır.

Bugüne geldiğimizde, kendilerine muhafazakâr devrimci diyenler 1 Kasım 1928’de Müslümanlara bu kötülüğün yapıldığını inkâr ve unutturma politikası güdüyorlar. AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, 21 Ekim'de Kahramanmaraş Kitap Fuarında “Tarihteki en sert kültürel devrimin Türkiye’de yaşandığını, bir kültür devrimi olarak Cumhuriyetin lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hâsılı bütün düşünme setimizi yok ettiğini” söylemişti. Bu sözlerinden sonra Mahir Ünal’a tüm kesimler hücum etti. Özellikle MHP genel başkanı Bahçeli, İYİ Parti genel başkanı Akşener ve CHP lideri Kılıçdaroğlu hücum ettiler.

Mahir Ünal’ın cumhuriyetin lügatimizi, alfabemizi, dilimizi yok ettiği sözleri çok doğru ve yerinde sözlerdir. Bunu geçen hafta da bu kürsüden dile getirmiştik. Ancak Mahir Ünal’ın bu sözlerinin arkasında duramayacağı ta o günden belliydi. Çünkü o gün bile sözlerim bağlamından koparılıyor diye açıklama yapmıştı. Bu açıklama yeterli olmamış ki Ömer ÇELİK hemen daha o gün Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır diye mesaj paylaştı. Ve Mahir ÜNAL tepkilere karşı Ak Parti’nin özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasında olmadığını görünce geri adım atarak sosyal medya hesabından Bir açıklama yayınladı. Sözlerinin yanlış anlaşıldığını ifade ederek Cumhuriyeti yüceltme idealini kendisine ilke edindiğini, kendisini Cumhuriyetin fikri hür irfanı hür bir evladı olarak gördüğünü söyledi.  

Ne var ki bu açıklaması istifasının önüne geçmedi. Partisi arkasında durmadı ve Kemalizm’e boyun eğdi. Mahir Ünal, doğru bildiği sözlerden geri adım atarak kimseyi razı edemedi. Ne kendi liderini ne laik Kemalist çevreleri ne ondan onurlu bir duruş bekleyen partilileri ne de Rabbini? Hiç kimseyi razı edemedi. Kimseye yaranamadı. Oysa Mahir Ünal’ın insanların rızasından daha ziyade Allah’ın rızasını her şeyden önce gözetmesi gerekmez miydi?

O’nun gibilerinin durumu Allah Subhanehu ve Teala’nın ayetinde belirttiği şu insanların durumuna benzer.

“Onlar arada bocalayıp duruyorlar ne onlara ne de bunlara bağlanıyorlar! Allah’ın şaşırttığı kimseye asla bir yol bulamazsın.” (Nisa:143)

Mahir Ünal’ın dediği gibi Cumhuriyet fikri hür irfanı nesiller yetiştirmemiştir. Bilakis Cumhuriyet aklını Batıya ipotek eden, batıyı taklit eden, düşünmeyen bir nesil yetiştirmiştir. Cumhuriyet Batı’ya, seküler düşünceye bağımlılık demektir. Kendisinin baskılar sonucunda istifa etmesi ve Cumhuriyetin haktan, doğrudan ve İslam’dan yana olan hiçbir söze tahammül dahi etmemesi bunun göstergesidir.

Tüm bu gelişmeler üzerine öncelikle laik Kemalistlere, ulusalcı Milliyetçilere, CHP, MHP ve İYİ Parti genel başkanları ve yetkililerine bir çift sözümüz var buradan; Müslüman halka dikte edilen bu yeni alfabeyle hangi bilimsel buluşa, hangi keşfe imza attınız? Gelecek nesillere heykel dikmenin ötesinde, kurt gibi ulumayı öğretmenin dışında hangi eseri bırakabildiniz bir söyleyin? Putperest dönemin üzerinden geçen 1400 yıl sonra bile hala put ve heykellerin karşısında tazimde bulunan sizler cehaletin en dibindesiniz. Yazık ki sizin karşınızda dirayetli, hakkın ve doğrunun arkasında duran omurgalı bir iktidar yok. Yazık ki bu iktidar siyasi geleceği kaygısıyla sizi haklı çıkaracak kararlar alıyor.

Mahir Ünal’ı laik Kemalist Milliyetçilere yem eden iktidar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gelince, bu kararınızla rakiplerinizi susturduğunuzu zannediyorsunuz değil mi? 2023 seçimleri için size zarar vereceğini düşündüğünüz tartışmalarla yüzleşmek istemiyorsunuz değil mi? Türkiye’de mecliste hiçbir ağırlığı olmayan Bahçeli’ye karşı bir adamınızı koruyamadıysanız, sözünün arkasından duramadıysanız halkı, milleti şer güçler karşısında nasıl koruyacaksınız? Demek ki sizin kahramanlığınız, sizin külhanbeyliğiniz balonmuş.

Mahir Ünal’dan boşalan Ak Parti Grup Başkan Vekilliği Görevine parti genel başkan yardımcısı Özlem Zengin’in getirileceği bildirildi. Hükümete yakın medya organları bu bilgiyi teyit eden haberler yaptılar. Ak Parti’nin meclisteki grup başkan vekili bundan sonra Özlem Zengin olacak. Hani şu “kadın erkek meselesine dair dini referansla açıklamalar yapmak bize fayda sağlamıyor.” Diye Ayasofya eski İmamı Mehmet Boynukalın’ı görevinden eden Özlem Zengin. Batılı hukuk tekniğini dinin hüküm ve kurallarından üstün gören Özlem Zengin. Şimdi bakıp göreceğiz, yarın Ak Parti başörtüsü meselesini ailenin korunmasını kapsayan Anayasa değişikliği teklifi ile meclise gelecek. O Özlem Zengin bakalım ne yapacak. İstanbul sözleşmesini savunan ve bu sözleşmenin uygulanmasından yana olan Özlem Zengin Ak Parti Grup başkan vekili oldu.

Diğer taraftan bakıyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe’de ağırladığı Müftüler istişare toplantısında konuşuyor ve bu hafta meclise getirecekleri bu anayasa değişikliği teklifi ile bir yandan başörtüsünü anayasal güvenceye alacaklarını diğer taraftan da sapkın akımlar tarafından giderek daha fazla tehdit edilen aile müessesini korumayı hedeflediklerini söyledi.

Aile kurumuyla ilgili, Diyanet İşleri Başkanlığı personeline büyük iş düştüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece camide mihraptan değil, minberden de her cuma aile konusunun işlenmesi gerektiğini ifade etti.

Sayın Erdoğan, aile sizin imza attığınız İstanbul Sözleşmesi’nin uygulama pratiği olan 6284 sayılı kanunun uygulanması ile bozuldu, aile kurumunu sizin medya ve sivil toplum aracılığı ile yaydığınız propaganda çalışması ile bu hale getirdi. 20 yıldır iktidarda olan kim, başka bir parti mi? 20 yıldır Avrupa Birliği uyum yasaları, Batı’ya şirin gözükmek, gelecek fon ve yardımları almak için bozduğunuz, kökünü dinamitlediğinizi aile kurumunu ne ile nasıl kurtaracaksınız göreceğiz. Biz bu konuda sizleri uyarmış ve nasihat etmiştik. Aile nesil toplum İslam ile korunur demiştik. 

29 EKİM CUMHURİYET KUTLAMALARI

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz 29 Ekim Cumartesi günü cumhuriyetin ilanının 99. yıldönümüydü. Başta iktidar partisi olmak üzere siyasi partiler kutlama yarışına girerek cumhuriyete övgüler dizdiler. “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz” diyerek halka hiç sormadan, kimseyle görüşüp tartışmadan bir oldu bitti ile Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal’e saygı ve minnet ifade ettiler. Her türlü iyiliğin cumhuriyetten kaynakladığını, yaşamımızı Cumhuriyete borçlu olduğumuz yalanını yine tekrar edip durdular. Son yıllarda ise iktidar tarafından laik Cumhuriyetin Osmanlı Hilafet Devleti’nin devamı olduğuna dair büyük bir yalan daha uyduruldu. Bu yalanın Müslümanlar nezdinde kötü bir sicile sahip olan Cumhuriyetin Osmanlı üzerinden meşrulaştırılmak için söylendiğini biraz tefekkür eden herkes kolayca anlayacaktır. Zira benzer yalanlar Cumhuriyetin kurulmasından hemen sonra da söylenmişti.

Peki nedir bu Cumhuriyet sevdası, 29 Ekim’de ne kutlanıyor? Cumhuriyet Müslümanlara ne getirmiş ki, Ak Parti’den Saadet Partisi’ne, Gelecek ve DEVA Partisinden Yeniden Refah Partisi’ne kadar sözde İslamcı çizgideki partiler Kemalistlerle Cumhuriyet kutlama yarışına giriyorlar. Nasıl bir eziklik psikolojisi, nasıl bir kimlik bunalımı ki İslam şeriatını ilga eden Mustafa Kemal’e rahmet okuyorlar. Onunla hiçbir sorunu olmadıklarını söyleyebiliyorlar. Sorarım size; Cumhuriyet bu ülkeye, bu ümmete kafir batıya ram olmaktan, işgal ve katliamlardan, ekonomik ve ahlaki krizlerden, sömürü ve aşağılanmadan ekini ve nesli ifsat etmekten başka ne verdi? Cumhuriyet sizi laik siyasi sistemin içine çekerek kullanmaktan ve dönüştürmekten başka ne yaptı?

Şu bir hakikat ki Cumhuriyet Bayramı kesinlikle Müslümanların bayramı değildir. Aksine İslam ümmetinin tarihinde karanlık bir gündür. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve sahabelerinin kurduğu 13 asırlık İslam Devleti’nin yıkıldığı gündür. Bin bir desise ve zorbalığın ardından 29 Ekim 1923’te batıl bir düzen olan Cumhuriyet ilan edildi. Osmanlı’ya karşı İngilizler ve Batılı kafirler ile iş birliği yapanlar, Cumhuriyetin ilanından 4 ay gibi kısa bir süre sonra Hilafet’i kaldırıp Müslümanları sırtından hançerlediler.

İşte o günden bugüne Cumhuriyetin gölgesinde geçen 99 yıl, Türkiye başta olmak üzere İslam beldelerinde yaşayan bütün Müslümanlar için kara bir yüzyıldır. Müslümanlar ve insanlık bu yüzyılda İslam’ın ahkamından, izzet ve şerefinden, rahmet ve bereketinden, azamet ve adaletinden mahrum kaldı. Çünkü bu yeni rejimin sahipleri, Cumhuriyet’in ilanı ve Hilafet’in ilgası ile birlikte Osmanlı’nın gücünü yok edip Ümmetin birliğine kastettiler. Kur’an’ın dili olan Arapçayı yasaklayarak Müslümanların İslam ile olan bağını kestiler. İslam ve Müslümanların değerlerine saldırdılar. Şapka ve Kıyafet Kanunu’nu Müslümanlara dayatıp karşı gelenleri darağaçlarında sallandırdılar. Medrese ve mektepleri kapatıp Kur’an’ın okutulmasını yasakladılar. Camileri ahıra çevirip minarelerden Türkçe ezan okuttular. Ve burada sayamayacağım daha nice zulümlere nice ihanetlere ve ahlaksızlıklara imza attılar.

Ne utanç vericidir ki, Cumhuriyetin bütün bu kötülüklerini unutan yöneticiler bugün ona methiyeler diziyorlar. Kazanım olarak gördükleri Cumhuriyet devrimlerini korumak ve daha ileri taşımak için çalışmaya devam edeceklerini söylüyorlar. Eğer onlar Allah’ı ve Rasulünü seviyor olsalardı Cumhuriyeti asla sevmezlerdi. Zira kalbinde Allah ve Rasulüne sevgi besleyen hiçbir Müslüman İslam’ın hayattan kovulmasının sembolü olan Cumhuriyeti kutlamaz. Bilakis onun yıkılması için çalışır. En azından büyük bir münker olarak Cumhuriyete buğz eder.

Kıymetli Müslümanlar son olarak şunları söylemek istiyorum. Cumhuriyetin kuruluş süreci ve sonrasında yaşananlar göstermiştir ki bayram edilecek, sevinilecek, gurur duyulacak hiçbir şey yoktur! Dolayısıyla Cumhuriyet kutlamaları sefih bir adamın sefaleti kutlamasından başka bir şey değildir! Cumhuriyet, İslam’ın yönetim sistemi olan Hilafetin yerine ikame adilmiş laik bir yönetim tarzıdır. Laiklik, Cumhuriyetin olmazsa olmazıdır! Dolayısıyla İslam’a aykırı batıl bir fikir, batıl bir yönetim tarzıdır!

İslam’da yönetim şekli sahih hadislerle, sahabelerin icmasıyla belirlenmiştir ki o hilafettir. Hilafet harici tüm sistemler batıldır! Kabul edilemezdir! Hilafet, Müslümanların genel liderliğidir! Hilafet, sömürgeci kafirlerin çizmiş olduğu sınırların kaldırılmasıdır! Hilafet, Müslümanların tek devlet çatısı altında birleşmesidir. Hilafet, izzettir! Şereftir! Hilafet Allah’ı razı etmektir! Ne mutlu Hilafetin yeniden kurulması için çalışanlara…

KARAMOLLAOĞLU’NUN KONGRE KONUŞMASI

Kıymetli Müslümanlar Sayın Basın Mensupları! Buradan yine laiklik ve cumhuriyet ile ilgili başka bir konuya geçmek istiyorum.

Geçtiğimiz pazar günü Saadet Partisi, 8. olağan büyük kongresini Ankara’da gerçekleştirdi. Seçime tek aday olarak giren Temel Karamollaoğlu, 3. kez partinin genel başkanı seçildi. Şimdi Temel Karamollaoğlu’nun kongre konuşmasında yaptığı açıklamaları biraz değerlendirmek istiyorum.

Bütün siyasiler gibi Karamollaoğlu da konuşmasına Cumhuriyet’in kuruluşunun 99. Yıldönümünü kutlayarak başladı. Maalesef ama salonda bulunan partililer bu kutlama mesajını alkışladılar. O salonda Karamollaoğlu’nu dinlemeye gelen kardeşlerimiz, hacı amcalar ve hanım ablalar İslam’ı hayatımızdan söküp atan laik Cumhuriyet rejimine alkış tuttular. Bu gerçekten acınası bir durumdur. Buradan Saadet Partili kardeşlerimize seslenmek istiyorum: Neyi alkışladığınızı biliyor musunuz kardeşler? Ahlaksızlığın akıl almaz boyutlara ulaşmasını mı alkışlıyorsunuz? Yoksa yozlaşmayı, Batılılaşmayı, sözüm ona çağdaşlaşmayı mı alkışlıyorsunuz. Evet bütün bunlar Cumhuriyet’in getirdikleri… Müslümanlara yaptıklarından bahsetmeye gerek bile yok, bunları siz çok iyi biliyorsunuz? Cumhuriyeti niçin alkışladığınız bilmiyorum ama en azından sizin laik Cumhuriyetçilerden, ulusalcı Kemalistlerden bir farkınız olmalı değil mi? Çünkü Cumhuriyet’e alkış tutmak demek Osmanlı Hilafet’inin yıkılıp İslam’ın hayatımızdan uzaklaştırılmasına sevinmek demektir. Cumhuriyet’e alkış tutmak demek İskilipli Atıf’ın ve Şeyh Said’in idamına sevinmek demektir. Cumhuriyete alkış tutmak demek devrim kanunlarına sahip çıkmak demektir. Siz ne yaptığınızı sanırım bilmiyorsunuz…

Temel Karamollaoğlu’nun konuşmasında başka detaylar var; “Yeni bir başlangıcın şafağında, tarihi bir dönemecin eşiğinde olduklarını söyledi.” Sayın Başkan.  “Cumhuriyetin yeni yüzyılını inşa etmek için, artık geçmişin travmalarından hep birlikte kurtulmalıyız” dedi. Bu travmaları Müslüman Türkiye halkına hangi rejimin yaşattığını, kimlerin yaşattığını, Müslümanların bu travmalar neticesinden ne tür acılara ne tür hastalıklara duçar olduğunu defalarca konuştuk burada… Tekrar etmeye gerek yok. Ben Karamollaoğlu’nun konuşmasından başka bazı alıntılar yaparak bir yere gelmek istiyorum. Karamollaoğlu “Türkiye’nin; sağcılık-solculuk, Türkçülük-Kürtçülük, Sünnilik-Alevilik, dindarlık-laiklik gibi tartışmalar yüzünden zamanını ve enerjisini tükettiğini” söyledi ve "Bizler laiklikten değil sözde laikçilerden, İslam'dan değil sözde İslamcılardan çok çektik.” dedi. Türkiye’de laikliği süslü göstermek, onun kötülüğü, şerrini, gayri İslamiliğini gizlemek için herkesin farklı bir laiklik tarifi var biliyorsunuz. Karamollaoğlu da bir laiklik tanımı yapmış bu konuşmasında… “Laiklik, herkesin dini, siyasi ve sosyal görüşlerini rahatlıkla ifade edebilmesinin teminatıdır.” demiş. Böyle anlaşılması gerekiyormuş.

Sayın Karamollaoğlu! Laiklik dinsizliktir, laiklik dinin hayattan, dinin siyasetten ve devletten kovulmasıdır. Siz neden bahsediyorsunuz? Laiklik değil midir, bu laik cumhuriyet rejimi değil mi sizin bahsettiğiniz Türkiye’deki sağcılık ve solculuk tartışmalarını, kavgalarını başlatan. Laiklik değil midir Türkiye’deki Kürtçülük-Türkçülük kavgasını körükleyen. Laiklik değil midir din işlerini dünya işlerinden ayıran. Laik rejimde hangi Müslüman İslami kimliğini, fikrini, düşüncesini açıkça ifade edebilmiş.  Kaç Müslüman laiklik karşıtı olduğu için yargılandı mahkûm edildi, kaç Müslüman İslami bir hayat istediği için, Hilafet istediği için haksız yere zindanlara mahkûm edildi. Bunları ne zaman nasıl da unuttunuz? Partiniz 50 küsur yıldır Müslümanları bu laik rejimle barıştırmak, bu rejimle çalışmaya ikna etmek için çalışıyor. Sayın Karamollaoğlu Müslümanlar laiklikten de Müslümanlara düşman olan gerçek laiklerden de çok çekti. Müslümanlar kendilerini kandıran, İslam’ın siyaset düşüncesini sulandırıp, demokrasi ile İslam’ı bağdaştıran sizin gibi laiklerden de çok çekti. Yeter artık eğip bükerek, gerçek mahiyetinden saptırarak laiklik üzerinden siyaset yapmayı bırakın. Laiklik dini yani İslam’ı yok saymaktır. Türkiye ve dünyadaki diğer bütün ülkelerdeki uygulaması da bu yöndedir.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

01 Kasım 2022

 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.