HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı 04 Ekim 2022

Mahmut Kar, Başörtüsü Müslümanlar için demokrasinin sunduğu bir hak değildir. Bilakis Müslüman kadın hakkında Allah’ın hükmü ve açık ayetidir. Başörtüsü Allah’ın bir emridir, Allah bir şeyi emretti ise başka söze hacet yoktur.

EYLÜL AYI ENFLASYON RAKAMLARI

Bu hafta Gündem Değerlendirme toplantımıza açıklanan Eylül ayı enflasyon oranları ile başlamak istiyorum. Malum Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 Eylül ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TUİK’e göre; Enflasyon Eylül'de aylık bazda yüzde 3,08 artarken yıllık bazda yüzde 83,45 oldu. En son söyleyeceğimizi başta söyleyerek konuya girmek istiyorum. Hiçbir kapitalist devlet, enflasyonu, işsizliği ve faizi bitirmez, bitiremez. Çünkü kapitalist sistemin bizzat beslendiği kaynaklar bunlardır. Hani Cumhurbaşkanı bu aralar her konuşmasında enflasyon ile mücadelemiz devam ediyor, bitireceğiz diyor ya; Bu açıklamalar ve vaadler sadece oy toplamak ve halkın desteğini almak için kurulan süslü cümlelerdir.

Erdoğan’ın bu açıklamalarına birazdan değineceğim ama önce şu enflasyon meselesinin detaylarına biraz bakalım. TÜİK, enflasyon rakamlarını açıkladı açıklamasına da bu rakamlar ne kadar gerçek? Normalde %83,45 olan enflasyon oranı ama halkın hissettiği gerçek enflasyonun bunun çok çok üzerinde olduğu söylemeye gerek yok sanırım. Örneğin; Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), eylül ayına ilişkin enflasyon raporun da, aylık baz da enflasyonun  % 5.30, yıllık  enflasyonun ise % 186.27 olduğunu açıkladı. Aynı rapora göre yılbaşından bu yana enflasyonun % 101.63 arttığını rapor etti. Esasında enflasyon hesaplamalarını halkın birincil ihtiyaçlarından oluşan bir sepet ile hesapladığınızda bu değerlerin bir yıl içinde %300 lere ulaştığını görürsünüz. Hepimiz yaptığımız harcamalardan, kira, akaryakıt ve mutfak alışverişlerimizden bunu kolayca hesaplayabiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis açılışında yaptığı konuşmada “hiçbir vatandaşımızın enflasyonun altında ezilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. O öyle dedi de mutfak öyle demiyor, Pazar, market öyle demiyor. Ezilip ezilmediğimizi hepimiz kendimizden biliyoruz. Kürsülerden bitireceğiz denilerek enflasyon bitirilmez. Sizin paranız dolara bağlı olduğu sürece, sizin ithalatınız ihracatınıza fark attığı sürece enflasyonu bitirmeniz mümkün değil. 20 yıl önce enflasyonu yok etmeyi seçim vaadi olarak sunan bir parti sizdiniz. 20 yıldır tek başına iktidar olmanıza rağmen, halen daha 2023 seçimlerinde bunu vaad olarak veriyorsanız bu sizin enflasyon ile mücadele stratejinizin yanlış olduğunu gösterir. Yıllarca fazi sebep enflasyon sonuç dediniz. Bu sebeple faiz lobisini düşman ilan edip savaş açtığınızı iddia ettiniz. Ama bakıyoruz Türkiye’nin en çok kar eden firmalarının başında bankalar gelmekte. 2022 yılının ilk 6 ayında yani ülke büyük bir ekonomik sıkıntı içerisinde iken bankaların kâr oranı %400'ü aşmış durumda. Bir taraftan faizin sebep olduğunu dile getireceksiniz, diğer taraftan kur korumalı mevduat ile zenginlerin parasını faiz ile koruyacaksınız! Allah aşkına soruyoruz size bu nasıl bir düşmanlık? Bu nasıl bir savaş? Eğer bu sonuç iddia ettiğiniz gibi bir savaşın neticesi ise vallahi siz enflasyon düşmanına karşı halkı savaş meydanında yem olarak atıyorsunuz. Türkiye’de sanayi, ticaret ve tarım alanında, üreten ve istihdam sağlayan hangi kurum böyle bir kar marjına ulaşabilmiş? Sanayiye, ticarete ve tarıma aktarılması gereken kaynakları bankaların kasalarında aktararak mı onlarla savaşacaksınız?

Dün duyarlı Müslümanları kandırmak için KATILIM BANKALARI’nın adını “KATILIM FİNANS KURUMU” olarak değiştirelim teklifini yaptınız. Yapmış olduğunuz bu teklif, attığınız bu adım bankaları ve finans kurumlarını güçlendirmek değil midir? Faizcileri koruma, onlşarı zenginleştirmek değil midir? Bunun ekonomiyi daha da daraltacağını ve yeni bir enflasyona sebep olacağını adınız gibi biliyorsunuz… Ama tüm bunlara rağmen, gerek siz gerekse evlere şenlik bakanınız Nurettin Nebati süslü cümleler ile halkı oyalamaya devam ediyorsunuz.

Kıymetli Müslümanlar! Karşı karşıya kaldığımız bu ekonomik sorunlar, yöneticilerin bu kafa ile çözeceği sorunlar değil... Çünkü sorun büyük, kafadaki akıl küçük... Çünkü uygulanan sistem kapitalist iktisat sistem ve bu sistem enflasyonun da, fakirliğin de temel sebebi... Bu sistemin üzerine ne bina ederseniz edin asla doğru ve kalıcı bir çözüm getirmez. Bu sisteme ister Çin Modeli deyin, ister Türk modeli fark etmez. Yapılanlar içi boş ve süslü cümleler ile halkı oyalamak ve zaman kazanmaktan başka bir şey değildir. Bizim için tek doğru var. O da Alemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu ve Tealadan gelen İslam İktisat Nizamına dönüş. Onun doğru temeller üzerine bina edilen İktisat sistemine geçiş, bundan başka çare yok.

DEVLET HARCAMALARINDAKİ SAVURGANLIK

Ekonomik krizin derinleşerek büyüdüğü hepimizin malumu. Görünen o ki bu kriz etkisini sürdürmeye devam edecek. Zira iktidarın ekonomi politikalarına bakıldığında krizle mücadele edilmediği aksine sürecin akışına bırakıldığı apaçık ortada. Daha kötüsü ise iktidar halktan topladığı vergileri gereksiz yere harcamaya devam ederek, yeni krizlere kapı aralıyor, halkın sırtındaki yük daha da ağırlaşıyor.  Ekonominin en önemli sorunu olan enflasyonda bir gerileme söz konusu olmadığı gibi vatandaşın gelirleri hızla erimeye devam ediyor. Peki böylesi sıkıntılı bir süreçte ilk yapılması gereken, alınması gereken ilk önlem nedir? Tasarruf tedbirlerini hayata geçirmek gerekmez mi?  Çünkü gelir ve giderlerin birbirini karşılaması gerekir. Bu denge bozulduğunda ekonomi bozulur ve kriz meydana gelir. Öyleyse bu tedbirleri ilk önce devlet kurumlarının hayata geçirmesi lazım öyle değil mi? Çünkü devletin sahip olduğu gelirler kamuya aittir. Kamu malı ise yöneticiler tarafından korunması gereken bir emanettir.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyuruyor: “Kim (kamu malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir.” (Al-i İmran 161)

Kıymetli Müslümanlar gelin görün ki, devleti yönetenlerin hiç böyle bir derdi yok! Onlar hala lüks ve şatafat içinde yaşamaya, kamu malını boş işlere harcamaya devam ediyorlar. Vatandaşa ise kemer sıkmalarını, sabırlı olmalarını tavsiye ediyorlar.

Kıymetli Müslümanlar! Bakın devletin kamu malını nasıl saçıp savurduğu ile ilgili sizlere bazı rakamlar vermek istiyorum. Konser ve festival adı altında ümmetin paralarının nasıl çarçur edildiğini sizlere göstermek istiyorum. Kültür Bakanlığı bünyesinde 16 Eylül’de başlatılan ve 23 Ekim’e kadar devam edecek olan “kültür yolu festivalleri” kapsamında 8 şehirde tam 3 bin etkinlik gerçekleştirilmesi hedefleniyormuş. Etkinlikler boyunca sahne alacak sanatçı sayısı ise 15 bin civarında. Evet yanlış duymadınız. Milletin evine götürecek ekmeğin hesabını yaptığı kriz ortamında, 15 bin sanatçı, şarkıcı ve dansçıya milyarlara varan ödemeler yapılacak. Bu ödemelerin yanına etkinliklerin düzenlendiği mekanlar için yapılacak harcamalar da eklendiğinde varın siz düşünün! Bu sadece Kültür Bakanlığı’nın 1 ay içinde yapacağı güya kültürel işler için harcanan paralar... Ya diğer bakanlıklar, ya Belediyelerin yaptığı konser ve festivaller... İçkinin su gibi aktığı, kadın erkeğin dip dibe birbirine karıştığı gayrı İslami ortamlar Türkiye’nin her yerinde boy gösteriyor. İktidarın sözüm ona muhafazakâr ve dindar belediye başkanları, yarı çıplak şarkıcıları şehrin meydanlarında getirmekten imtina etmiyor. Dahası hiç utanıp sıkılmadan bunu halka hizmet diye sunuyorlar ve rezilliğe itiraz eden Müslümanların nasihatlerine kulaklarını tıkıyorlar. Üstelik bütün bunları tıpkı Kültür Bakanlığı gibi halktan topladıkları vergiler ile yapıyorlar. Ondan sonra belediyeler borç içinde diyerek bankalardan kredi almaya koşuyorlar. Bu kadar gösteriş ve savurganlığın olduğu yerde belediyeler borca batmasında ne yapsın!

Aynı durum muhalefet belediyeleri için de geçerli. Onlar bu işte iktidardan daha müsrifler... Söz konusu içki, eğlence, dans olunca belediyeler kamu malına hıyanette birbiri ile yarışıyorlar. Neden? Çünkü seçim zamanı yaklaşıyor. Velhasıl kıymetli Müslümanlar! Rabbimizin hükümlerinin hiçe sayıldığı, değerlerimizin ayaklar altına alındığı, nesillerimizin Batılı eğlence kültürüyle ifsat edildiği ve gece gündüz çalışarak kazandığınız paraların hoyratça tüketildiği bu bozuk düzen kesinlikle bize ait değildir. Bize ait olan İslam’dır onun yönetim şekli ise Raşidi Hilafet’tir. Raşidi Hilafet’te ne kamu malına ne de insanlara ihanet edilmez!

SEÇİM VAATLERİ VE CHP’NİN BAŞÖRTÜSÜ ÇIKIŞI

Malum artık genel seçim süreci başladı. Parti liderleri ve yöneticiler mitinglerde, grup toplantılarında, video mesajlarda seçim vaadleri vermeye başladılar. İktidarın seçime kadar masada bekleyen ve çözülmesi gereken bir sürü sorunu var. En büyük sorun malum ekonomik kriz ve enflasyon. Toplantının başında da söyledim, iktidarın bu sorunu çözmek için somut ve gerçekçi bir formülü yok. Ne yapacak peki, enflasyon artarken memur ve işçi maaşları da, emekli maaşları da eriyor. Mecburen asgari ücrete, memur ve emekli maaşlarına göz boyayan yüksek oranda zamlar yapması gerekecek.  Diğer taraftan EYT ile ilgili düzenlemeyi hayata geçirmesi muhtemel... Sınırlı vergi affı ve yine icra borçlarını devletin üstlenmesi de söz konusu... Bütün bunlar halkın gözünü boyamak ve sırf Haziran 2023 seçimlerini kazanmak için önüne ardına, ekonomik yüküne bakmadan iktidarın yapacağı şeyler... Peki Haziran 2023’ten sonra ne olacak? İşte asıl cevaplanması gereken bu... 2023 seçimlerini kazanan Ak Parti iktidarını 5 sene daha kimse tutamaz. Vergi zamları, yeni vergi kalemlerinin hayata geçirilmesi, akaryakıt, ısınma, barınma, yiyecek ve giyecek gibi temel ihtiyaçlarda üst üste gelecek zamlar... Yani vatandaşa seçim öncesi kaşıkla verdiğini, kepçe kepçe geri alacak. Çünkü bu krizi idare etmenin, bakın krizi çözmenin demiyorum, idare etmenin iktidar için başka yolu yok. Vatandaşa yüklendikçe yüklenecek.

Kıtymetli Müslümanlar! İktidarın seçim öncesi ve sonrası yapacakları belli, belli olmasına da, muhalefet ne yapacak gerçekten merak konusu... Seçmen kitleleri, geldikleri siyasi gelenek, uluslararası ilşiki ve bağlantıları farklı olmasına rağmen “Altılı Masa”yı oluşturan muhalefet partileri “biz kazanacağız” diyorlar. Biz kazanırsak tüm Türkiye kazanmış olacak diyorlar, biz kazanırsak herkes için demokrasi, herkes için hukuk, herkes için zenginlik olacak diyorlar. Sandıkla gelen sandıkla gidecek, 85 milyon tek yumruk olacak diyorlar. Bu sebeple inadına demokrasi inadına barış, inadına birliktelik ve kardeşlik sloganı atıyorlar. Ne garip değil mi? Muhalefet partilerinin diline doladığı vaad ve sloganların hepsini Ak Parti 2002’de iktidara gelmek için kullanıyordu.  Çünkü 80 yıl bu ülkede İngiliz yanlısı laik Kemalist partiler devletin bütün kurumlarını ele geçirmişler bazen seçimle bazen darbeyle iktidar olmuşlardı. Ne hak ne hukuk tanıdılar, zulmettiler, işkence ettiler, katledip failini meçhul ettiler. Ne halkı ne de iradesini tanıdılar, darbe yaptılar, vesayetle ülkeyi gasbettiler. Halkı fakirleştirdiler, sermayeye kazandırdılar. Vatandaşa tepeden bakan laik elitler Müslümanlara ve Kürt halkına etmediğini bırakmadılar.

Sonra ne oldu, Amerika’nın desteğini arkasın alan AK Parti, özgürlük, demokrasi, eşitlik, kardeşlik, kalkınma, hak, hukuk, adalet diyerek iktidar oldu. Ve 20 yıl sonra işler tersine döndü, halk ve İslam düşmanı laik CHP bugün kardeşlikten, birliktelikten, kaynaşmadan, hak hukuk ve adaletten bahsediyor. Cumhuriyet tarihinin, en bölücü, en ayrıştırıcı, en kamplaştırıcı partisi CHP öncülüğünde altılı masa bu sloganları atıyor. Hatta CHP lideri Kılıçdaroğlu öyle ileri gitti ki Ak Parti iktidarının yönetmelikle “çözüme kavuşturduğu” başörtüsü meselesini kanunla kalıcı bir şekilde çözmek için meclise önerge verdi. Düşünebiliyor musunuz? CHP Başörtüsü serbestisinin yönetmelikle değil kanun ile yasallaşması için adım atıyor. Gelecek Bartisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu Kılıçdaroğlu’nun bu çağrısını çok öenmli bulduğunu söylüyor ve arayıp kendisini tebrik ettiğini ifade ediyor.

Ne samimiyetsizlik değil mi Kıymetli Müslümanlar! Kendisi yıllarca Üniversitelerde hocalık yapmış, başörtüsü yasağının ne demek olduğunu bilen biri bunu söylüyor. Sayın Davutoğlu, Başbakanlığınız döneminde bugün Kılıçdaroğlu’nun meclise verdiği önergeyi nizin kendiniz vermediniz. Söyler misiniz, o zaman iktidarda Ak Parti’den başka bir parti, başbakanlık koltuğunda sizden başka biri mi vardı? Niçin geri durdunuz? Temel Karamollaoğlu’da Kılıçdaroğlu’nun çağrısını kıymetli bulduğunu ve desteklediğini söylemiş. Yazıklar olsun size! Yıllarca Cumhuriyet rejiminin ve onu kuran partinin yaptığı eziyet ve zulümleri Müslümanlara anlata anlata oy isteyip seçim kazandınız. Şimdi kalkmış CHP’nin başındaki adamın başörtüsünü kanunlaştıralım çağrısını önemli ve kıymetli bulduğunuzu söylüyorsunuz. Allah’ın emrinin, O’nun hükmünün hiçbir önem ve kıymeti yok mu sizin için? Haydi diyelim ki CHP’nin verdiği önerge ile kamuda başörtüsü serbestisi kanunlaştı. Peki ya diğer haramlar ne olacak? Faizi, içkiyi, fuhuşu, zinayı, kumarı, CHP’nin şartsız desteklediği sapkınlığı, LGBT’yi de yasaklayan kanuni düzenleme yapacak mısınız? 6’lı masada CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na bunların yasaklanması için de önerge verilmesi teklifini yapacak mısınız?

Kıymetli Müslümanlar!

Buradan hem CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na hem de onun bu çağrısına destek veren diğer parti başkanlarına sesleniyorum: Öncelikle şunu sakın unutmayın: Başörtüsü Müslümanlar için demokrasinin sunduğu bir hak değildir. Bilakis Müslüman kadın hakkında Allah’ın hükmü ve açık ayetidir. Başörtüsü Allah’ın bir emridir, Allah bir şeyi emretti ise başka söze hacet yoktur. Siz kim oluyorsunuz da başörtüsü hakkında Müslümanlara lütufta bulunacağınızı söylüyorsunuz. Başörtüsü ne Ak Parti ve Erdoğan’ın iktidar olduktan tam 11 yıl sonra yönetmelikle “çözüme kavuşturduğu”nu iddia ettiği şey ne de sizin kanunla yasal hale getireceğiniz şey değildir. Başörtüsü Müslüman kadının başının tacıdır biz onun sizin istismar etmenize müsaade etmeyiz. Başörtüsü Müslüman kadının namus ve iffetidir. Ne yönetmelik ne de kanun sizin bilmediğiniz bu değerleri koruyamaz. Onu koruyacak olan saliha kadınlar ve muhlis erkeklerdir. Bu iş yürek işidir, Başörtüsünü Allah’ın bir emri olarak savunmak yürek ister. Ne altılı masadaki partilerde ne iktidar ortaklarında o yüreğe sahip bir adam da yoktur. 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

04 Eylül 2022                                   

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.