HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı 06 Aralık 2022

Mahmut Kar, yaşadığımız ekonomik krizin asıl sebebi bozguncu kapitalist sistemdir. Çözümün tek adresi ise İslam’ın iktisat nizamıdır. Vizyon İslam’dır, İslam’dan başka bir yerde vizyon aramayın.

ZİNCİR MARKETLER İLE YAŞANAN KRİZ

Malum Türkiye’de siyasi partilerin seçim gündemleri var. Seçimlerle ilgili adaylık tartışmaları var. Dolayısıyla seçimlere yönelik zaman zaman suni gündemler hazırlıyorlar. Zaman zaman bol makyajlı ama içi boş vizyon projelerini açıklıyorlar.  Büyük salonlarda büyük kalabalıklara… Pazardaki ekonomiyi, marketleri, en basit gıda enflasyonunu yönetemeyen, insanları peynirsiz sabah kahvaltısına mahkûm eden bu siyasiler Türkiye’nin gelecek 100 yılı için projelerim var diyorlar.  İnanın bunlar yarın ile ilgili dahi hiçbir şey bilmiyorlar. Bu sebeple gerçek sorunları örtüp boş suni gündemler ile halkı oyalıyorlar.  Bizim bu akşam toplantımızın ilk gündemi ekonomi… Türkiye istatistik Kurumu TUİK malum enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre Kasım ayı enflasyonu aylık bazda %2,88 yıllık bazda ise %84,39 olarak belirledi. ENAG ise aylık %4,24 yıllık %170 olarak açıkladı enflasyon değerlerini.

Açıklanan bu rakamlar ile halkın bizzat hissettiği enflasyon arasında dağlar kadar fark var. Açıklanan bu rakamların gerçek olmadığını reel piyasada bir karşılığının bulunmadığını, siyasi dengeler gözetilerek böyle bir değerleme yapıldığını defalarca kez dile getirdik. Ama bilginin değersizleştiği, sosyal medyanın bu denli hayatımızı kuşattığı bir dönemde halkı rakamlar üzerinden kandırmak çok kolay. Alın işte Nurettin Nebati çıktı enflasyon düşüyor diye açıklama yaptı. Vatandaş bir sene önce 100 lira ile çıktığı pazardan elleri dolu gelirken şimdi 300 lira ile pazara çıkıyor elinde iki üç poşetle eve giriyor. Buna rağmen yöneticiler ısrarlar yalan siyaset yapmaya devam ediyorlar, maalesef ki halkımızda bunlara inanıyor. Yalan üzerine kurulu olan bu sistemde siyasiler gemilerini böyle yürütüyorlar. En çok kandıran en uzun iktidarda kalan oluyor.

Kıymetli Müslümanlar! Şöyle geriye doğru gidelim. Bugüne kadar iktidara gelen partiler kurulan hükumetler hepsi oy için halka ne vaad ediyorlardı? Bizi seçin biz gelirsek enflasyonu düşüreceğiz. İşte Ak Parti iktidarı da bugün aynı şeyi söylüyor. 20 yıldır iş başında, yine bizi seçin enflasyonu düşürelim diyor. Zaman zaman düşüş eğilimi gösterse de bu ülkede enflasyonun yükseldiğini bilmeyen görmeyen kimse yoktur herhalde… Fiyatlar sürekli yükseliyor, alım gücü sürekli azalıyor, insanların yaşam standartları sürekli daralıyor. Ama buna rağmen sorun öteleniyor, sorunu çözmek yerine, sorumluluk almak yerine saptırıcı hedefler ile halk yönlendiriliyor. Hatırlayın, geçen seçimlerde sebze fiyatlarının yüksek olmasının sebebi patates, soğan toptancılarıydı. Medya organları, belediye zabıtaları ile göstermelik iki üç patates deposu basıp aha işte suçlu bunlar, bunlar stok yapıyor, patates soğan ondan dolayı pahalı dediler. Şimdi bu sefer zincir marketleri hedef tahtasına koydular. Önce sosyal medyaya üç beş haber servis edildi, peşinden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çıktı konuştu. "Zincir marketlerde gün aşırı yapılan zamların toplumsal huzurumuza tahammülsüzlük olduğu kanaatindeyim.” Dedi. Huzur varmışta marketler huzur bozuyormuş. Sonra “Zincir marketlerin FETÖ ile irtibatı araştırılması gerekir bu açgözlülere müsamaha gösterilmemelidir." Diye hedef gösterdi. Bu açıklamadan sonra Bahçeli'ye yanıt veren BİM’in İcra Kurulu üyesi Galip Aykaç, "Biz bu ülkenin temel taşlarıyız, bu taşı yerinden oynatmaya bunların gücü yetmez.” diye açıklama yaptı.

Düşünebiliyor musunuz Kıymetli Müslümanlar! İsmi geçen bu zincir marketler, yıllardır para, finans yer, imkân ve olanak ile iktidar ve etrafındakiler ile desteklendiler. Zamanında bu iktidar, “artık sokak aralarında, köşe başlarında küçük esnaf, mahalle bakkalı kalmayacak.” Demedi mi dedi. Bu şekilde zincir marketleri bu kadar devasa holdingler haline getirmedi mi getirdi.  Şimdi de o para babaları çıkıp “biz bu ülkenin temel taşıyız” diye meydan okuyorlar. Bu meydan okuma kime?  Zannedersiniz ki hükumete, zannedersiniz Bahçeli’ye… Değil… Mafya zaten ihaleyi almış, haracını da alınca daha konuşmazlar. Olan yine halka olur. Halk enflasyonun altında ezilir de ezilir. Sorumlu kim peki? Üç harfliler. Marketler… Hükumetin sorumluluğu yok mu? Yok!

Kıymetli Müslümanlar! Kapitalist ideolojide söz sahibi olanlar para sahipleridir, yani kapitaldir. Sermayenin egemen olduğunu, sermaye sahibinin sözünün geçtiği bir sistemdir kapitalizm. Hal böyle olunca bu sistemde her daim büyük balık küçük balığı yutmuştur. Hatta kapitalizm öylesi bir sistemdir ki, büyük şirketler kendisine rakip olamayacak küçük işletmeleri bile tehlike olarak görürler ve onları yok etme politikası güderler. Küçük esnafların ve işletmelerin böylesi büyük şirketler ile rekabet edebilmesi zordur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var ki o da şudur: Bu büyük şirketler kuruldukları anda bu kadar büyük ve güçlü değildiler. Onların güçlenip mevcut piyasa da kendilerine yer bulmaları kolay değildir. Çünkü hali hazırda piyasa da olan mevcut şirketler kendilerine rakip olacak bir başkasını istemezler. İşte tam bu aşama da şirketlerin ciddi bir devlet desteğine ihtiyaçları vardır. Aksi halde sermayeleri olsa da büyümeleri ve güçlenmeleri zordur. Devlet bunları destekler, onlarda bu desteğe karşılık devleti, destek verenleri beslerler. Kapitalist sistemde işleyiş aşağı yukarı böyledir.

Hükümetin şu an dillendirdiği ve hain olarak ilan ettiği bu marketler esasında mevcut iktidarın desteği ile bu seviyelere geldi. Bu ilişki karşılıklı çıkar ilişkisidir. Firmalar devlet destekleri ile büyüyüp kârlarını artırırlar, devlet te onlardan vergi alır. Siyasiler başka şeylerde alır… Dolayısıyla hükümetin şu an ki zincir market çıkışı seçimlerin yaklaşması ile alakalı bir politika gibi görünmektedir. Çünkü hükümetin seçimlerdeki en sıkıntılı konusu artan fiyatlar ve enflasyondur. 2023 seçimleri için doğalgaz rezervleri ve TOGG gibi bazı hamleleri olsa da vatandaşın birincil gündemi fiyat pahalılığıdır enflasyondur. İşte bu durum hükümeti yine bir suçlu arayışına itmiştir. Bir önceki seçimlerde göstermelik birkaç soğan deposu baskını yapan hükümet, şimdi benzer bir baskını marketlere yapmaktadır. Oysa ki bu marketler çok uzun yıllardan beri aynı misyon üzerine faaliyet göstermektedirler. Bu marketler her köşe başına şube açarken hükümet neden o zamanlar küçük esnafı düşünmedi. Geçtiğimiz yıllarda neden bu marketlerin üzerlerine gidilmedi de seçimlere aylar kala gidiliyor? Bunlar akıllarda hep soru işareti olarak kalmaktadır. Dolayısıyla yaşanan bu zincir market krizinin etkileri ve tepkileri seçimler yaklaştıkça daha da artacak gibi görünüyor. Ancak küçük büyük her krizin faturasını maalesef ki yine vatandaş ödüyor. Çünkü üzerimize tatbik edilen demokratik kapitalist sistem bizzat krizlerden beslenen köhne bir sistemdir. O var oldukça krizinin bitmesi asla ve kat’a mümkün değildir.

PARTİLERİN YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI

Altılı masa geçtiğimiz günlerde, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş amacıyla hazırladığı 84 maddelik anayasa değişiklik önerilerini açıklandı. "Yasama, yürütme, yargı, temel hak ve özgürlükleri içine alan ve 9 başlık altında yapılan çalışma kamuoyu ile paylaşıldı. 6'lı masanın önerileri arasında, Cumhurbaşkanı’nın bir dönem ve 7 yıl için seçilebilmesi, yine Cumhurbaşkanı’nın veto yetkisinin kaldırılması, seçim barajının yüzde 3'e düşürülmesi gibi konular da var. Malum AK Parti ve MHP’de daha önce çeşitli başlıklar altında anayasa çalışması yaptıklarını kamuoyu ile paylaşmışlardı. Siyasi partilerin anayasa çalışmaları Türkiye’de yeni değil kıymetli Müslümanlar.

1923’ten günümüze birçok anayasa değişikliği yapıldı, onlarca kanun maddesi düzenlendi ve anayasa değişikliği referandum paketleri çıkarıldı. Yapılan tüm bu çalışmalar, laik demokratik değerleri Müslüman halka zorla dayatma anlayışıyla yürütüldü. İster sol partiler ister sağ partiler tarafından hazırlansın bugün de aynı şekilde yeni anayasa değişikliği taleplerinin ön koşulu, Batılı değerler üzerine kurulu Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerini ve kurucu felsefesini koruma üzerine oluşturuyor. Hiçbir anayasa değişikliği çalışmasında “Anayasanın ilk dört maddesi değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ilkesine hiç dokunulmuyor. Bırakın dokunmayı bu maddeler tartışmaya dahi açılmıyor. 2017 referandumu ile yapılan anayasa değişikliğinde de farklı bir şey olmadı. Sistem değişiyor, düzen değişiyor naraları atıldı. İngiliz Parlamenter sistem kaldırıldı, yerine Amerikan tipi Başkanlık sistemi inşa edildi. O günden bugüne meclis gece gündüz çalışıyor. Yapılan yasalar, çıkarılan kanunlar ne işe yaradı? Parlamenter sistemde yaşadığımız krizlerin daha fazlasını bugün Başkanlık sisteminde yaşıyoruz. Sosyal, siyasi, hukuki, iktisadi sorunlar çözüldü mü? Hayır! İster Parlamenter sistemde olsun isterse Başkanlık sisteminde olsun yapılan anayasal düzenlemelerin sorunlarımıza çözüm üretmediğini görüyoruz. Bugün gündeme getirilen anayasa değişiklik talepleri de eskilerinden farklı olmayacak. Zira biliyoruz ki bu girişimler seçime yönelik atılmış adımlardan öte bir anlam içermemektedir.

Kıymetli Müslümanlar, Sayın Basın Mensupları! Hilâfet’in kaldırılması üzerinden bir asır geçti. Bir asırdır İslâm dışı yasalar, nizamlar ile yönetiliyoruz. Bu süre içinde Müslümanların karşılaşmadığı bela ve musibet kalmadı. Beşerî sistemler “darbeler, krizler” saymakla bitmez. Toplum artık bunlarla oyalanmamalı… Müslümanlar Batılı laik demokratik küfür sistemleriyle yönetilmemeli, İslam’ın ve Müslümanların yönetim sistemi, Raşidi Hilafet ile yönetilmelidir. Çünkü Müslümanların devleti Raşidi Hilafettir. O devlet tek devlettir ve anayasası da Kur’an ve sünnet esas alınarak yapılır beşeri ideolojilerin esası olan laiklik değil. Rabbimiz kitabı keriminde şöyle buyurmaktadır:

اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟

“Yoksa onlar cahiliye dönemi hükmünü mü istiyorlar! İyi bilen bir topluluk için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır!” (Maide Suresi 50)

CHP’NİN VİZYON BELGESİ

CHP geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da “İkinci Yüzyıla Çağrı, Vizyon Belgesi” başlıklı bir toplantı gerçekleştirdi biliyorsunuz. İktidar olmaları halinde Türkiye’yi hangi ekonomik vizyon ile yöneteceklerine dair vaatlerini bu toplantıda açıkladılar. Toplantıda ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu tarafından başını Amerikalı bir iktisatçının çektiği 70 kişilik ekonomi kadrosu tanıtıldı. CHP’nin söz konusu vizyon belgesi ve ekonomi kadrosu kamuoyunda hala konuşulmaya devam ediyor. Kimileri ekonomide kollektif akıl ve bilimsel tecrübeye dönüş açısından vizyon belgesini başarılı bulduğunu söylüyor. Kimileri organizasyonun kötü olduğunu, konuşmaların çok teknik kaldığını söyleyerek toplantıyı başarısız buluyor.  İktidar cenahı ise kadronun yerli ve milli olmadığını, CHP’nin ithal komiserlere bel bağladığını söylüyor. Ancak onca değerlendirmenin arasında CHP’nin vizyon belgesinin temelini oluşturan kapitalist iktisat sistemine yönelik esaslı bir eleştiri yer almıyor. Sanki sorun sadece iktidardaymış, o değişince ekonomi düzelecekmiş gibi yanlış bir anlayışla meseleye yaklaşılıyor. 

CHP’nin vizyon belgesi toplantısını birde biz değerlendirelim. Bu konuda en son söyleyeceğimizi en başta söylemek istiyorum. CHP’nin tanıttığı vizyon belgesi başından sonuna kadar kapitalist kuruntulardan ibarettir. Daha doğrusu vizyonsuzluktur, çözümsüzlüktür. Hele ki mesele CHP ise orada vizyon adına hiçbir şey bulamazsınız. Çünkü CHP’nin vizyondan anladığı şey batının kötü bir taklitçisi olmaktır. CHP demek sömürgeciliğin kulu kölesi olmak demektir. CHP demek halka rağmen halkın düşmanlarıyla iş birliği yapmak demektir. CHP Cumhuriyetin birinci yüzyılında Müslüman halkımıza ne verdi ki ikinci yüzyılında da ne verecek?

Kemal Kılıçdaroğlu toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye'yi çağdaş uygarlığa ulaştırmak için çaba sarfettiğini söyledi. Bunun için dünyanın önemli ülkeleri olan ABD ve İngiltere'ye gittiğini, kısa bir süre sonra Almanya'ya gideceğini ifade etti. Aslında dört buçuk saatlik toplantının özetini Kılıçdaroğlu’nun sarfettiği bu birkaç cümle açıklıyor. Beyefendi ABD ve İngiltere’ye gitmiş şimdi de Almanya’ya gidecekmiş. Ne yapmaya gittin oralara! Hangi sözleri vermeye koştun! Bilmez misinki Amerika ve İngiltere iki büyük sömürgeci kafir devlettir. İkisi de hiçbir zaman Türkiye’nin iyiliğini istemezler. Kendilerinden bir şey istendiği zaman sömürgeci çıkarlarını şart koşarlar. Müslüman beldelerde ahlaksızlığın sefaletin yayılmasını isterler. Bilmez misin ki, Türkiye’deki yoksulluk, adaletsizlik, yıkım, terör, fitne ve fücur faaliyetlerinin hepsinde bu iki devletin imzası vardır. Türkiye’nin ekonomik ve coğrafi imkanları bu iki şeytani güç tarafından sömürülüyor. Bu ülkelerin bilim ve yatırımın merkezi değil kapitalist sömürgeciliğin merkezi olduğunu bilmiyor musun? Bunların ekonomik öğretileri işe yarasaydı faydası önce kendilerine dokunurdu. Yoksa bildiğiniz halde sırf iktidar koltuğunda birazda ben oturayım, sömürge çıkarları için halkı biraz da ben söğüşleyeyim diye mi düşünüyorsunuz? İngiltere ve Amerika’ya birazda ben hizmet edeyim düşüncesiyle mi o ecnebi memleketlere gittiniz! Bunları siz çok iyi biliyorsunuz ve sizin açıkladığını şeyin adı vizyon değil Batıya bağlılık ve aşağılık kompleksi...

Toplantıda konuşma yapan diğer kişilerin söyledikleri Kılıçdaroğlu’nunkinden farklı değil. Kurtarıcı diye tanıtılan Amerikalı ekonomist Jeremy Rifkin, kapitalist düzenden kaynaklanan sömürü ve yoksulluğu küresel ısınmaya bağladı. CHP’li Faik Öztrak “Güçlü Türkiye’nin yolu güçlü Avrupa’dan geçer” diyerek sömürgeci Batı’ya sadakat tazeledi. Bir başkası insanların kanını emen küresel faizci lobilere selam gönderdi. Diğerleri de büyüme, verimlilik, teknoloji, bilim, sosyal devlet gibi doğru kalkınmanın hakikati ile örtüşmeyen soyut kavramlardan bahsettiler. Yani CHP’nin vizyon belgesinin içinden Kemalizm’in kutsallaştırdığı vahşi kapitalizm çıktı. Tıpkı Ak Parti’nin dar ve düşük olan Türkiye yüzyılı vizyonunun içinden çıkan kapitalizm gibi.

Evet bu arada Ak Parti demişken onlar da CHP ile aynı gün Şanlıurfa’da gençlik buluşması gerçekleştirdiler biliyorsunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP’nin vizyon belgesine İbrahim Tatlıses ile şarkı söyleyerek karşılık verdi. Başka nasıl cevap verebilirdi ki? Kılıçdaroğlu’nun vadettiği şeyleri Erdoğan zaten 20 yıldır uyguluyor. İkisi de kapitalist, ikisi de vizyonsuz. Aralarındaki tek fark birinin Amerika menşeili sistemin, diğerinin İngiliz menşeili sistemin savunucusu olması…

Buradan son olarak Müslüman halkımıza seslenmek istiyorum: Size yüzyıllık vizyon belgeleri başlığı altında sözde kurtuluş reçetesi gibi sunulan kapitalist yalanlara kanmayın. Sömürgeci kafir Batının sözcülüğünü yapan demokratik partilere asla inanmayın. Kapitalizm kaderiniz değildir. Sefalet ve fakirlik içinde geçen yüzyıldan sonra bir yüzyılınızın daha sömürü ve aşağılanmayla geçmesine izin vermeyin. Size ait olana sarılın. İslam’a Kur’an’a ve Sünnete sarılın. Tüm çözümleri İslam’dan alın. Bugün yaşadığımız ekonomik krizin asıl sebebi bozguncu kapitalist sistemdir. Çözümün tek adresi ise İslam’ın iktisat nizamıdır. Vizyon İslam’dır, İslam’dan başka bir yerde vizyon aramayın.  Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak geçen yıl kamuoyuna sunduğumuz “Ekonomik Krizlere 10 Maddede İslami Çözümler” başlıklı raporumuzla krizden çıkışın yolunu somut olarak gösterdik. Bu vesile ile bir kez daha İslam’ın iktisat nizamını uygulayacak olan Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulması için sizleri Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya davet ediyoruz.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

06 Aralık 2022                                  

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.