HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 2 Aralık 2025

"Ey Vatikan Papası! Senin bu topraklara, Müslümanlara ve İslam ümmetine verebileceğin hiçbir şey yok."

PAPA’NIN TÜRKİYE ZİYARETİ 

Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Bu hafta toplantımızın gündem konusu, Hristiyan Batı dünyasının ruhani lideri olan Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo’nun Ankara'da ağırlanması ve yine papa liderliğinde İznik ve İstanbul’da yapılan ayinler, görüşmeler ve toplantılar… Biliyorsunuz, Papa geçen hafta 27 Kasım Perşembe günü Ankara’da Beştepe Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından şaşalı resmi bir törenle karşılandı. Bu gösterişli karşılama kamuoyunda çok tartışıldı, birçok yönden tepki ve eleştiri konusu oldu. Sadece bu karşılamayı ele alıp konuşacak olsak bizim de söyleyecek çok sözümüz var.  

Asırlar boyunca bizimle savaş halinde olan, hele hele son yüzyılda Müslümanlara karşı amansız bir düşmanlıkla beldelerimizi işgal eden, çocuklarımızı katleden, servetlerimizi sömüren, sadece Müslüman coğrafyada değil tüm dünyada insanlığa karşı soykırım işleyen Batı’nın dini liderliğini temsil eden birinin, Papa’nın her ne gerekçe ile olursa olsun, topraklarımızda bu şekilde karşılanması kabul edilemez. 

Papa’yı karşılayanlar bu ziyaretten memnuniyet duyabilirler, göreve başladıktan sonra ilk yurt dışı seyahatini Türkiye'ye gerçekleştirmesini önemli ve değerli de bulabilirler. Ama İslam ümmeti olarak bizler, Haçlı zihniyetinin günümüzdeki temsilcisi olan Papa'nın İslam toprağı olan Anadolu’ya gelmesini kesinlikle hoş karşılamadık, bunun bilinmesini istiyoruz. Onu hoş karşılayanlar, bu ziyareti makul ve gerekli bulanlar unutmuş olabilir belki ama barbarlıklarıyla Anadolu’yu, Bağdat’ı, Şam’ı kana bulayan bu Haçlı zihniyetini biz hiç unutmadık, bunu da söyleyelim. Papa’yı karşılayanlar, bu ziyaretin Türkiye ile Vatikan arasındaki dostane “köklü” ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını temenni ettiklerini söylediler. Biz, İslam ile şereflenmiş Anadolu’nun, Türkiye’nin Vatikan ile köklü hiçbir ilişkisinin olmadığını, bundan sonra da olmayacağını söylüyoruz.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan Papa’yı ağırladığı Beştepe’deki toplantıda; ziyaretin bölgesel ve küresel bağlamda son derece kritik bir zamana tekabül ettiğini söyledi. Bu sebeple ziyaret boyunca Türkiye'den verilecek mesajların tüm İslam dünyasına, tüm Hristiyan coğrafyasına ulaşacağını umduğunu, dünyada barış umutlarını daha da artıracağına yürekten inandığını söyledi. Biz, İslam coğrafyası ve tüm dünyadaki bu barış umutlarının beyhude ve yalan olduğunu, çünkü Haçlı dünyasını temsil eden ABD ve Batı’nın savaş ve sömürgeden beslendiğini çok iyi biliyoruz. İşgal, sömürü ve savaş kapitalist Batı’nın yaşama ve yayılma yöntemidir. Bu sebeple siyasi ve ideolojik düşmanlarımızın dini temsilcisi olan Papa’nın bir barış elçisi gibi bu denli gösterişli karşılama ile topraklarımızda ağırlanmasını kabul etmiyoruz. 

Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine’ye hicret ettiğinde onu bekleyen Müslümanların okuduğu ilahiler ile Papa’nın Ankara’da karşılanması tam bir rezalet ve ezikliktir. İlahinin Papa’nın karşılanması öncesinde yapılan provalarda seslendirildiğine ilişkin sonradan yapılan açıklamalar ise Müslümanlardaki tepki ve öfkenin bir tezahürüdür. 

Bakınız bu ziyarette öne çıkan en önemli konulardan biri “dinler arası diyalog düşüncesi” ve “medeniyetler ittifakı projesinin” gündeme gelmesidir. Aradan geçen 15 yıldan sonra bu iki projenin Türkiye üzerinden yeniden gündeme getirilmesi ve konuşulması çok manidardır. Zira son iki yılda Gazze’de yaşanan savaş, Batı’nın gerçek yüzünü apaçık ortaya çıkarmıştır. Dünyaya istikrar, medeniyet ve adalet vadeden Batı’nın gerçekte ne kadar ikiyüzlü, ne kadar vahşi olduğu Müslümanlar ve tüm insanlık tarafından görülmüştür. İşte şimdi Batı, bu kanlı elini “dinler arası diyalog” ve “medeniyetler ittifakı” ile yeniden Müslümanlara uzatmak istiyor. Aynı Batı daha önce defalarca kez kanlı elini bize uzattı.  Çok değil, yakın tarihte ABD başkanlarından Obama, Mısır’da aynı şekilde barış ve diyalog için elini uzatmıştı. Sonra aynı Obama, binlerce Müslüman’ı katleden darbeci Sisi’yi desteklemişti, Suriye’de yüz binlerce Müslümanı katletmişti. ABD’nin yeni Başkanı Trump’ta barış ve istikrar diyerek elini uzatıyor. Öyle ki, Gazzeli Müslümanların kanı yere damlarken yöneticiler o eli tuttular ve barış adamı diye Trump’ı övdüler. Evet, senaryo yeni aktörler ve “medeniyetler ittifakı” söyle mi yeniden oynanıyor. 

Bakınız Cumhurbaşkanı Erdoğan Papa’yı ağırladığı toplantıda konuşurken, 160’dan fazla ülkenin ortak olduğu “medeniyetler ittifakı” projesi ile ilgili ne dedi: “20 sene evvel olduğu gibi bugün de çatışma, kriz ve zulümler karşısında sorumluluk aldığını” ifade etti Cumhurbaşkanı, “kolay olanı değil zor olanı seçerek barış, adalet ve istikrar için elimizi taşın altına koyduk.” dedi.  Buradan kendisine sormak istiyorum; BM çatısı altında ilerleyen “Medeniyetler ittifakı” projesinin ortağı olan 160’dan fazla ülke, iki yıl boyunca Gazze’de ne yaptı? Bir şehir, topyekûn bir halk, insanlık ve medeniyetten nasibini almamış vahşi Siyonistler tarafından katledilirken, yok edilirken “medeniyetler ittifakının” ortağı olan bu ülkeler neredeydi Sayın Erdoğan!

Papa 14. Leo ve önceki Papa’ları Filistin meselesine yönelik dirayetli duruşları sebebiyle takdirle karşıladığınızı söylüyorsunuz. Allah aşkına Gazze ve Filistin meselesi ile ilgili takdiri hak edecek ne yaptı Vatikan? Onlar Müslümanları katledip öldürürken siz nasıl onlardan razı ve memnun olabilirsiniz! Onların inandığı Allah ile bizim inandığımız Allah aynı değilken, onlar Allah’a ortaklık koşarken ve iftira atarken siz nasıl dinler arası diyalogdan bahsedebilirsiniz?

Rabbimizin şu uyarısını nasıl görmezden gelirsiniz: “Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmazlar. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara 120)

“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar.” (Maide 51)

1700 yıl sonra İznik Konsili’nde yaptıkları toplu ayin onların birbirinin dostu olduğunu göstermeye yetmez mi? Siz, bölünmüş coğrafyamız ve parçalanmış topraklarımızın yeniden birleşmesi, tek otorite altında bir olmamız için adım atmanız gerekirken, Müslümanların vahdeti, İslam’ın hâkimiyeti için iradenizi ortaya koymanız gerekirken kâfirlerle diyalog kurmayı seçiyorsunuz Sayın Erdoğan! Soruyorum, izzet ve şerefe layık olan hangisi? Bizleri hiçbir zaman dost kabul etmeyecek kâfirlerin yanı mı, yoksa Müslümanların maslahatı ve Allah’ın rızası mı?       

Şimdi buradan Vatikan Papası 14. Leo’ya da birkaç kelam etmek istiyorum. Ey Vatikan Papası! Senin bu topraklara, Müslümanlara ve İslam ümmetine verebileceğin hiçbir şey yok. Sen İbrahim Aleyhisselam’ı istismar ederek Müslümanları kandıramazsın! Sizin İbrahim’iniz ile bizim İbrahim’imiz aynı değil! Çünkü İbrahim Aleyhisselam Tevhid dininin atasıdır. Siz ise Yahudiler gibi Allah’a şirk koşan sapkın bir topluluksunuz. Sizin inandığınız ilah ile bizim inandığımız ilah da aynı değil. Bu sebeple İslam topraklarında sizin bir yeriniz ve geleceğiniz asla olmayacak. Allah Subhanehu ve Teâla sizin hakkınızda şöyle buyuruyor:

Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kesinlikle kâfir oldu.” (Maide 72)

Hilafet’in kaldırılmasından sonraki halimiz bu; topraklarımız işgal altında, kardeşlerimiz katlediliyor, servetlerimiz yağmalanıyor, ama yöneticilerimiz işte bu işgalcileri, katilleri, sömürgecileri dost diyerek yurtlarımızda ağırlıyor. Peki, bir devletimiz, bir otoritemiz, Hilafetimiz varken nasıldık? Bizler peygamberlerin sonuncusu ve mücahitlerin imamı Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i takip eden, insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmetiyiz. Bizler Haçlılara galip gelen ve Beytul Makdis’i onların pisliklerinden temizleyen Selahaddin’in torunlarıyız. Ama şimdi bugün Aksa Yahudilerin postallarıyla kirletiliyor. Bizler, Tatarlara galip gelen Kutuz ve Baybars’ın torunlarıyız, bizler İstanbul’u fetheden Muhammed Fatih’in torunlarıyız. Şimdi bugün İstanbul Bizans artıklarının ayinlerine ev sahipliği yapıyor maalesef. 

Bizler, on altıncı yüzyılda, kralını esaretten kurtarması için Fransa’nın kendisinden yardım istediği Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın torunlarıyız. Bugünkü yöneticiler Gazze’yi “kurtarması” için katil Trump’tan yardım istiyor. Bizler, Atlantik’ten Akdeniz’e güvenli bir şekilde geçebilmesi için Amerika Birleşik Devletleri’nin yıllık vergi ödediği Halife III. Selim’in torunlarıyız. Şimdi o Akdeniz ABD donanmasının işgali altında ve Arap krallarını haraca bağlamış durumda.  Bizler, Filistin’e yerleşmek için Yahudilerin sunduğu milyonlarca altını reddedip “Filistin’in Hilafet Devleti’nden koparılmasını görmektense bedenimin neşterle lime lime edilmesini yeğlerim.” diyen Halife Abdulhamid’in torunlarıyız. Şimdi bugün Gazze’de kardeşlerimiz katledilirken başımızdaki yöneticiler o Yahudi katiller ile ticareti hala devam ettiriyor. 

Evet, Hilafet’in gölgesindeyken işte böyleydik kıymetli Müslümanlar, Hilafet yeniden kurulduğunda yine aynı olacağız Allah’ın izniyle… Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın izniyle kurtuluş yakındır, Hilafet, dosdoğru sadık müminlerin elleriyle yakında kurulacaktır. İşte o zaman Yahudi varlığı ortadan kalkacaktır, Filistin Daru’l İslam’a geri dönecektir, İstanbul’un fethinden sonra Vatikan’ın evi olan Roma fethedilecektir. İşte o zaman Müminler Aziz olan Allah’ın şu kavlini haykıracaktır:

“De ki: Hak geldi, bâtıl yok oldu. Muhakkak ki bâtıl yok olacaktır (yok olmaya mahkûmdur).” [İsra-81]

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

02 Aralık 2025

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.