HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

HİLAFET BELGESELİNE YÖNELİK GÖZALTILAR

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. -HİLAFET BELGESELİNE YÖNELİK GÖZALTILAR "HİLAFET VE HİZB-UT TAHRİR’İ KARALAMAYA ÇALIŞANLARIN ÇABASI BEYHUDE BİR ÇABADIR" -TÜRKİYE İLE “İSRAİL” ARASINDAKİ NORMALLEŞME SÜRECİ "KTİDAR YAHUDI VARLIĞI ILE MASAYA OTURMAK IÇIN GÜN SAYIYOR" -SÜLEYMAN SOYLU’NUN 15 TEMMUZ AÇIKLAMASI "15 TEMMUZ’DA BOMBALANAN TBMM’Yİ JOE BİDEN’E NEDEN GEZDİRDİNİZ O ZAMAN?"

HİLAFET BELGESELİNE YÖNELİK GÖZALTILAR


Toplantımıza geçtiğimiz günlerde kardeşlerimize yönelik başlatılan baskı ve gözaltılar ile başlamak istiyorum. Çünkü kardeşlerimize yönelik zulüm ve Hizb-ut Tahrir’e yönelik atılan iftiralara cevap vermek üzerimize bir haktır.  Aslında bugüne kadar hem sözlü hem de yazılı şekilde gerekli açıklamaları yaptık. Ancak özellikle İslam düşmanı laik Kemalistler gibi anlayışı kıt olanlar için bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyoruz. Yine bu açıklamamızın İslam düşmanlarının şikayetlerini değerlendirip kardeşlerimiz hakkında gözaltı kararı veren yargıçlara ve yetkililere fayda vereceğini düşünüyoruz. 


Ne olmuştu Kıymetli Müslümanlar, hatırlatayım…
29 Ocak 2021 Cuma günü Hilafetin kaldırılışının Hicri 100. Yılı sebebiyle İstanbul Üsküdar’da bir video çekimi gerçekleştirdik. Kardeşlerimiz video çekimini yaparken oradan geçen bir avukat hanım, kardeşlerimizi fotoğraflıyor, sonra da Emniyet Müdürlüğü’nü etiketleyerek Twitter’den paylaşıyor. Kendisi avukat olan bu kişi video çekimini yapanların kim olduğunu bilmeden, araştırmadan yalan ve iftiralara başvuruyor. “IŞİD İstanbul'da cirit atıyor, bilmem biliyor musunuz? Yoksa tasvip mi ediyorsunuz?" diye yaygara koparıyor. Şu üsluba bakar mısınız, tanımadığı etmediği kişileri hemen yaftalıyor, karalıyor ve terörize ediyor. Avukatın bu paylaşımını ihbar kabul eden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’da hiçbir suçu olmadığı halde kardeşlerimizi gece yarısı evlerine baskın yaparak gözaltına alıyor. Kimlikleri ve adresleri açık olan kardeşlerimiz emniyete bir telefon kadar yakınken, ifadeye çağırmak dururken gece yarısı onlarca silahlı polis ile ev basmak da ne? Müslümanlara karşı bu baskı ve zulümleri daha ne kadar devam ettireceksiniz. Bir laik Kemalist çıkıyor, sosyal medyadan asılsız iftiralarla bir ihbar yapıyor, sonra bu Oda TV gibi sitelerde haber oluyor. Hemen devletin savcısı, polisi Müslümanların kapısına gece yarısı koçbaşı ile gelip baskın yapıyor.  Allah’tan korkun! 100 yıldır İslam düşmanlığından beslenen bu Kemalizm’den Müslümanların çekmediği kalmadı. Kemalistleri memnun etmeyi amaçlayan Müslümanlar üzerindeki bu baskı daha ne kadar devam edecek? Dün İstiklal Mahkemelerinde İslam düşmanı laik Kemalistler Müslümanları yargısız infaz ettiler. Bugün sokakta, otobüste, kafe de her yerde bu laik Kemalistler Müslümanlara düşmanlıklarını kusuyorlar. Daha iki gün önce bir laik kafalı, otobüste çarşaflı bir Müslüman hanıma saldırdı örtüsüne dil uzattı. Bugün bir avukat çıkıyor suçsuz tertemiz Müslüman gençler hakkında kin ve nefret saçan ihbar şikayetleri yapıyor. Müslümanları hedef haline getiriyor ve devlet bunlara itibar ederek Müslümanlara zulmediyor.  


Kıymetli Müslümanlar Sayın Basın Mensupları!
Tüm bu yaşananlardan sonra Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak bir kez daha şunu diyoruz. İlk olarak şunun altını özellikle çiziyorum: Hizb-ut Tahrir fikri ve siyasi çalışma yapan bir partidir. Gayemiz Allah’ı razı etmek, hedefimiz İslami hayatı başlatacak Hilafeti yeniden ikame etmektir. Yolumuz ise Rasulullah’ın yoludur. Hizb-ut Tahrir’in ne IŞID gibi zorbalarla ne de cebir ve şiddetle uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. Bu durum Türkiye kamuoyu tarafından da çok net bir şekilde bilinmektedir. Hizb-ut Tahrir’in bir terör örgütü olmadığı, Türkiye’nin en üst yargı organı olan Anayasa Mahkemesi tarafından da teyit edildi. Daha bugün Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan çıktı ve “Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını bağlayan üstün hukuk kurallarıdır.” dedi. "Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, Anayasa'yı tamamen anlamsız ve işlevsiz hale getirebilir" dedi. Anayasa Mahkemesi’nin Hizb-ut Tahrir hakkında verdiği hak ihlali kararları ve AYM Başkanı’nın bu açıklamalarına rağmen hala daha Hizb-ut Tahrir üyeleri hakkında soruşturma başlatmak ve yargılamalar yapmak hukuki çelişki ve garabet ile açıklanabilir. 


Bakınız tekrar ediyoruz; Hizb-ut Tahrir bu topluma mal olmuş kıymetli bir değerdir bu sebeple onu hiçbir şekilde karalayamazsınız. Hilafet ve Hizb-ut Tahrir’i 60 küsur yıldır ne devletler ne örgütler ne adamlar karalamaya çalıştı. İftiralar attılar, terörize ettiler, üyelerini hapsettiler, kardeşlerimizi canice katlettiler ve şehit ettiler. Ama İslam ve Hilafet davasına zerre kadar zarar veremediler. Çünkü biz sırtımızı Rabbimize dayadık ve biliyoruz ki Allah Subhanehu ve Teala davasına yardım edenleri asla yarı yolda bırakmayacak.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ اَقْدَامَكُمْ
Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.   (Muhammed 7)
Elhamdülillah biz davamıza sadığız, bu yoldan dönmeyeceğiz ve Allah’ın izniyle kazanan biz olacağız. İslam ve Hilafet davasına engel olmaya çalışanlar, Hilafet ve Hizb-ut Tahrir’i karalamaya çalışanlar ise kaybedecek, çünkü bu çaba boş ve beyhude bir çabadır.


İkinci olarak şunu da söylemek istiyorum: Hilafet, Müslümanların 100 yıllık özlemidir, bu topraklar su gibi Hilafete hasret kalmış topraklardır. Bu topraklar Hilafet ile yeniden yeşerecek, bereketlenecek Anadolu topraklarıdır. Her ne kadar İslam düşmanı laik Kemalistler istemeseler de Allah’ın izniyle İslam bu topraklarda Hilafet ile yeniden hayat bulacak. Kaldırılışının üzerinden 100 yıl geçse de Hilafet Anadolu halkının özlemi, arzusu ve idealidir. Çünkü bu topraklar İslam ile yoğrulmuştur. Buralarda laiklik ve demokrasiden beslenen Batılı fikir ve düşüncelerin hayat bulması asla düşünülemez. Bu topraklarda Kabe’ye hakaret eden gençliğe ve tüm toplumu ifsat eden LGBT gibi örgütlerin sapkınlıklarına asla yer olmayacaktır. Bu sebeple buradan iktidara ve yöneticilere sesleniyorum ve diyorum ki; Siz bu ülkenin bu toprakların geleceğine gençliğine yazık ediyorsunuz. Örnek aldığınız ve uyguladığınız Batılı kanun ve yasalar ile geleceğimizi karartıyorsunuz. 


Bakın üniversite gençliğe, Bakın Türkiye’nin en başarılı üniversitesi olan Boğaziçi öğrencilerine… Başlattıkları protesto eylemlerinde ne diye bağırıyorlar? LGBT karşıtı eşcinsellik karşıtı rektör istemiyoruz diyorlar. Size daha trajikomik bir şey söyleyeyim mi, o istemedikleri rektör var ya, o ne diyor biliyor musunuz? O da diyor ki “Ben de LGBT bireylerin haklarını ve özgürlüklerini savunan bir insanım." Rektörü ile öğretim görevlisi ile öğrencisi ile sapkınlıkları destekleyen bir üniversiteden, üniversitelerden bahsediyoruz. Allah aşkına söyler misiniz buradan nasıl bir gelecek bekliyorsunuz. 
Peki bu sapkın fikirlerin yaygınlaşması, Müslüman mahallelerinde kendilerine alan bulmaları, meşruiyet oluşturmaları nasıl oldu? Kim bunlara imkân ve olanak verdi? Kim tabi ki 20 yıldır İktidarda olan parti ve yöneticiler verdi. Daha yeni atanmış Boğaziçi Üniversitesi rektörü Melih Bulu’nun bugün söylediklerinin aynısını dün kim söylemişti? Ak Parti henüz daha iktidar değilken, Erdoğan henüz başbakan değilken LGBT ile ilgili, eşcinsel sapkınlıklar ile ilgili aynı şeyleri söylemişti. 2002 genel seçimler öncesinde çıkmış "Eşcinsellerin yasal güvence altına alınmaları şart" demişti. 


Şimdi ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı? "LGBT, yok böyle bir şey, bu ülke millidir, manevidir ve bu değerlerle geleceğe yürümektedir" diyor. Hangi geleceğe Sayın Erdoğan! Karanlık geleceğe mi? 20 yıldır çıkardığınız yasalar ve kanunlar ile bu sapkınlığı teşvik ettikten sonra bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz? Hangi millilikten bahsediyorsunuz, hangi maneviyattan bahsediyorsunuz. Maneviyat mı bıraktınız Allah aşkına? İslami gençliğin ruhunu aldınız onları öldürdünüz. Her geçen gün İslam ve onun değerlerinden uzaklaşan gençliği kurtarmak için ne yapıyorsunuz. 20 yıl sonra geldiğiniz nokta neresi biliyor musunuz? Sayın Erdoğan! Siz bugün Ak Parti kongrelerinde salonları dolduran gençleri, kalabalıkları arabesk müzik ile motive edip 2023 seçimlerine hazırlıyorsunuz. 20 yıl sonra geldiğiniz nokta işte burası… 
Bize gelince, biz ise kadın erkek, yaşlı genç bu ümmetin kurtuluşu için, çocuklarımızın geleceği için gece gündüz demeden çalışan bir gençlik ile geliyoruz. Aileyi, nesli ve toplumu koruyan, gençlerimizi uyuşturucu bataklığından kurtarmak için çalışan, sadece insana değil canlı cansız her şeye değer veren bir fikir ile geliyoruz. Bu fikir ile gençliğe ışık tutup onlara umut oluyoruz, yaşlılar huzur vadediyoruz, kadınlara güven ve emniyet garantisi sunuyoruz. Biz Kur’an ile aydınlatmak, İslam ile adaleti sağlamak ve Hilafet ile kalkındırmak için geliyoruz.


TÜRKİYE İLE “İSRAİL” ARASINDAKİ NORMALLEŞME SÜRECİ
Farkında mısınız bilmiyorum ama son günlerde Türkiye ile işgalci Yahudi varlığı “İsrail” arasında normalleşme sürecini hızlandıran yeni gelişmeler yaşanıyor. Hatırlarsanız yakın zaman önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’e yönelik sıcak mesajlar vermişti; “Bizim “İsrail” ile istihbarat noktasında münasebetlerimiz zaten kesilmiş değil.” Demişti. Gönlümüz arzu eder ki “İsrailli yöneticiler ile de münasebetlerimizi daha iyi bir noktaya taşıyalım." Diye de eklemişti. Türkiye’nin bu açıklamalarına paralel olarak Yahudi varlığı tarafından da bir adım geldi. “İsrail’in enerji bakanı Türkiye'yi Doğu Akdeniz Gaz Forumunda görmekten son derece mutlu olacaklarını söylemişti. 
İşte bu açıklamalardan sonra Türkiye “İsrail” normalleşmesine yönelik ilk somut adım önceki gün atıldı. 10 yıl sonra ilk kez Yahudi varlığına ait bir yolcu uçağı Türkiye'ye iniş yaptı. Ben-Gurion Havaalanı yolcu uçuşlarına kapalı olmasına rağmen Türkiye uçuşuna izin verildi. Tüm bu gelişmeler gaspçı Yahudi varlığı ile Türkiye’nin artık normalleşmeye hazır olduklarını gösteriyor. Bu adımların Amerika’da Joe Biden’ın göreve gelmesi sonrası hızlanması da çok manidar tabi ki… Zira Trump döneminde ABD’nin küstah çıkışlarına, Kudüs’ü işgalci varlığın başkenti ilan edip elçiliğini oraya taşımasına rağmen Türkiye hiçbir şey yapmadı. Sadece boş laf, hamaset üretti.
Şimdi ise daha başka konuşan, Joe Biden başkan olduktan sonra sağa sola ılımlı mesajlar veren uysal bir Türkiye var. Bundan sonra artık hükumet yetkililerinin dilinden Yahudi varlığı için terör devleti ifadelerini zor duyarız. Artık Türkiye ile işgalci varlık arasında stratejik, askeri, ticari anlaşmaları daha çok duyarız. Şimdi demek lazım değil mi? Hani nerede sizin Filistin davanız? Hani nerede sizin samimiyetiniz? Demek lazım. Geçmişte “one munite” diyerek Müslümanların gazını aldınız. Mavi Marmara’yı birkaç milyon dolara satıp katilleri akladınız. Şimdi ise Filistin gazını “İsrail” gazı diye pazarlamak isteyen gasıp Yahudi varlığı ile masaya oturmak için can atıyorsunuz. Normalleşen Arap rejimlerini ihanetle suçladığınız halde Yahudilerle gizli gizli görüştüğünüzü itiraf edip, artık açıktan normalleşmek istediğinizi söylüyorsunuz. Hem de hiç utanıp sıkılmadan! 


Sizin Filistin davanız da ümmet davanız da sahte. Sizin bir tek gerçeğiniz var o da Amerika ile iyi geçinerek iktidarda kalmaya devam edebilmek. Ancak unutmayın ki sizin bu kirli ilişkileriniz er ya da geç Filistin halkı ve tüm Müslümanlar tarafından görülecek. Onları aldatamayacaksınız! Ne sizlerin ne de Filistin’e ve ümmete ihanet eden diğer Arap rejimlerinin normalleşmesi Yahudi varlığını yok olmaktan kurtaramayacak.


SÜLEYMAN SOYLU’NUN 15 TEMMUZ AÇIKLAMASI
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz günlerde katıldığı bir TV programında “15 Temmuz’u FETÖ yapmadı darbenin arkasında ABD var.” diye bir açıklama yaptı. Bu açıklamaya ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü cevap verdi. “ABD’nin Türkiye’deki gelişmelerden sorumlu olduğuna yönelik bu tür temelsiz ve sorumsuz iddialar Türkiye’nin ABD ve NATO müttefikliği ve stratejik ortaklığıyla bağdaşmamaktadır.” dedi. Hatırlarsanız Süleyman Soylu 15 Temmuz darbe girişimin hemen ardından benzer bir açıklama daha yapmış ve ABD’nin darbe girişimine destek verdiğini söylemişti. 


İçişleri Bakanına sormak lazım. Madem darbenin arkasında ABD var o zaman hükumeti devirmeye, halkın iradesini ele geçirmeye yeltenen bu devlet ile neden ilişki kuruyorsunuz? Neden daha hala hükumet tarafından ABD ile müttefiklik vurgusu yapılıyor? Üstelik bu sömürgeci devlet Türkiye’ye karşı savaşan PYD güçlerine TIR’lar dolusu silah gönderdi. Onların gönderdiği silahları askerimize doğrulttu, askerimizin kanını akıttı? Hiç samimi değilsiniz Sayın Soylu! Hem de hiç! Yurt içinde samimi Müslümanlara karşı aslan kesiliyorsunuz. Hilafet belgeseli çektikleri için aralarında 15 yaşında bir öğrencinin bulunduğu Müslüman gençlerin evlerine gece yarıcı baskını yaptırıyorsunuz. Panzerlerle, maskeli ve ağır silahlı polislerle bu gençleri gözaltına alıp sorguya çektiriyorsunuz. Buna gücünüz yetiyor! Ama iş Amerika’ya gelince sadece laf, sadece laf, icraat yok! 15 Temmuz darbe girişimin ardından neredeyse 5 yıl geçti. Size göre darbeyi ABD destekledi! Peki siz ne yaptınız? Hükümetiniz ABD’ye nota verdi mi? Diplomatik ilişkileri kesti mi? ABD Büyükelçisini sınır dışı etti mi? Elçilik kapatıldı mı? Ne yaptınız söyler misiniz? Dostluk mesajları vermeye devam ettiniz! 15 Temmuz’dan sonra o dönem ABD Başkan Yardımcısı olan Joe Biden’i Ankara’da ağırladınız, darbecilerin bombaladığı meclisi gezdirdiniz. Bu nasıl iş Allah aşkına, darbeyi yapanlara bombaladıkları yerleri gezdiriyorsunuz! Bu mu sizin darbecilere karşı, düşmanlarınıza karşı yaklaşımınız? 


Kıymetli Müslümanlar! 
15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra biz bu darbe girişiminin arkasında kim var kim yok tek tek anlattık. Müslüman halkımızı iç ve dış düşmanlara karşı uyardık. Darbenin arkasındaki odağın İngiliz beslemesi subaylar olduğunu Gülencilerin de darbeye iştirak ettiğini söyledik. Ancak görüyoruz ki İçişleri Bakanı’nın dost ve düşman algısı konusunda kafası çok karışık. Darbeye destek verenlerle yani bu ülkeye en büyük düşmanlığı yapanlarla dost ve müttefik! İslam’ı hayata hâkim kılmak, Hilafeti ikame etmek için çalışanlara karşı, sömürgecilerin bu topraklardan defolup gitmesini isteyenlere karşı ise düşmanlığı var. 


Kıymetli Müslümanlar!
Kuşkusuz her şey geçicidir! Baki olan Allah’tır! Ve Allah bu elim verici günlerin ardından Müslümanlara zafer vereceğini vaat etti! Bu zafer Raşidi Hilafet Devletinin kuruluşudur! Bu zafer küstah ABD’ye haddini bildirecek Raşid bir Halifenin iş başı yapmasıdır! Ve Allah’ın izniyle o günler pekte uzak değildir!  


Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

09 ŞUBAT 2021

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.