HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Amerika'nın Ermeni Soykırımı Açıklaması

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Üyesi sayın Muhammed Emin Yıldırım gündeme ilişkin açıklamalarda bulunuyor. - Amerika'nın ermeni soykırımı açıklaması - Thodex ve Kripto para dolandırıcılığı - Ramazan'da Filistin'de yahudi zulmü

                                    
AMERİKA’NIN ERMENİ SOYKIRIMI AÇIKLAMASI


Malum biliyorsunuz geçtiğimiz hafta cumartesi günü, 24 Nisan 2021 tarihinde ABD'nin Yeni Başkanı Joe Biden adına Beyaz Saray’dan bir açıklama yayınlandı. Açıklamada 1915 yılında yaşandığı iddia edilen Ermeni olaylarına dair tarihi ve somut gerçeklerle bağdaşmayan bir ifade kullanıldı. John Biden’ın “soykırım” ifadesini kullandığı açıklamada Osmanlı döneminde sözde Ermeni soykırımında hayatını kaybedenleri hatırlandığı ve ABD’nin kendisini böyle bir vahşetin bir daha yaşanmamasına adadığı ifade edildi. 


Dünyanın neredeyse her yerinde işgal, katliam, soykırım, zulüm ve vahşetleri ile bildiğimiz Amerika’ya bakar mısınız? Güya soykırım olmasın, katliam olmasın, işgal olmasın zulüm olmasın diyor. ABD ve onun gibi bu yalan iddiayı daha önce tanıyan sömürgeci batılı devletlerin amacı gerçeklerin ortaya çıkarılması falan asla değil. Aksine kendilerinin bu coğrafyada yaptıkları %100 gerçek olan işgal, soykırım ve cinayetlerin üzerini örtmek için bunu yapıyorlar. Bununla beraber İslam tarihi üzerinden şaibe ve şüpheler oluşturarak Müslümanlara olan kinlerini kusuyorlar. 
Şimdi soruyoruz. Amerika, Irak’ta öldürdüğü milyonlarca insanı biyolojik silahlar ile öldürdüğünde soykırım yapmadı mı? Bu vahşeti kimin adına yaptı? Amerika, Afganistan'da onbinlerce insanı katlettiğinde Afganistan'da “soykırım” yapmadı mı? Kendi topraklarında 20 milyon Kızılderili insanı katlettiğini ne zaman unuttu? Biz biliyoruz ki bunların derdi başka! Soykırımcı Amerika’nın derdi tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak değil. Osmanlı üzerinden İslam'ın hâkim olduğu topraklarda sözde soykırımın yaşandığını söyleyerek İslam’ı kötülemektir.


Kıymetli Müslümanlar!
Biden bu açıklamayı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinden 1 gün sonra yaptı. Bu bize şunu gösteriyor; Türkiye yöneticilerinin müttefikimiz dediği Amerika üzerinde küçük de olsa bir etki ve tesirleri yok. Eğer olsaydı Biden 24 Nisan’dan bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzüne ertesi gün “soykırım” diyeceğini ifade edemezdi. Eğer Türkiye’nin Amerika nezdinde bir ağırlığı olsaydı Biden bu sözü söylerken yaşanacakları hesaba katar ve vazgeçerdi. Ancak Biden çok iyi biliyor ki Türkiye iktidarında bu küstahlığa mütekabiliyet esasına göre karşılık verecek cesaret ve irade yok. Bırakın karşılık vermeyi, Beyaz Saray daha açıklamayı yayınlamadan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Maşalyan’a mektup yazdı. Birinci Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden Ermenileri saygıyla andığını, yakınlarının acılarını paylaştığını söyleyerek adeta Biden'ın soykırım ifadesini kullanacağını deklare etmiş oldu. 


Kıymetli Müslümanlar!
Halbuki Ermeni Partiğine mektup yazmak yerine ABD’nin Ankara büyükelçisini Dışişleri Bakanlığı’na çağırıp ülkeyi derhal terk etmesi söylenirdi. İçişleri Bakanlığı ve TSK’ya talimat verilerek ABD’nin Adana'daki incirlik üssünü derhal kapatmalarını isteyebilirdi. ABD’nin Irak, Afganistan ve Suriye’de işlediği cinayetlerin tozlu sayfalarını açmakla Biden’i tehdit etmesi gerekirdi. Ama bunların hiçbirini yapmadı. Ne kahredici bir durum değil mi? Neden çünkü ABD’nin işlediği bu cinayetlere Türkiye gözcülük yaptı, Türkiye Amerika’nın Ortadoğu’daki terörüne yardım ve yataklık yaptı. Türkiye sadece ABD’nin bu küstahlığı karşısında sessiz kalmadı ki Kıymetli Müslümanlar! Rusya 1995'te Ermeni Soykırım iddialarını tanıdığında ve 24 Nisan’ı anma günü ilan ettiğinde de Türkiye açık bir tavır gösterememişti! Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa ve Venezüella bu soykırım iddialarını tanıyıp dünyaya ilan ederken de gösterememişti! Yapabildikleri tek şey kınama, söyleyebildikleri tek söz ''şiddetle kınıyoruz” oldu. Bu hesap sormaktan aciz dış politika ile hiçbir yere varılmaz! Sözde “soykırım” hakkında açıklamalar yayınlayarak bu yalanı destekleyen Türkiye’deki bazı parti ve çevrelere söyleyecek söz bile bulamıyorum. Bu içimizdeki Amerikalılara Türkiye halkı hak ettiği cevabı er ya da geç verecektir.


Kıymetli Müslümanlar! 
Biz Türkiye’yi karşı karşıya olduğumuz bu acı tablodan çıkaracak olan şeyin cesur adımlar ile yürütülecek bir dış politika olduğuna inanıyoruz. Bu dış politika, bol keseden konuşup somut hiçbir adım atamayan liderler, monşer brokarlar, “aman sağduyulu adımlar” atalım diyen danışmanlar ile yürütülemez. Bu dış politika, sözünde ve işinde kararlı cesur yöneticiler ile yürütülür. Bu dış politika boyun bükmeyen diz çöktüren, aman dilemeyen aman dileten güçlü Halifeler ile yürütülür. Bu ise Raşidi Hilafet Devleti’nin varlığında görülecektir. Çünkü Raşidi Hilafet Devleti sömürgeci kafir yöneticilerin atıp tutmalarına, ukalaca konuşmalarına, küstahlıklarına son verecek yegâne tek devlettir. Raşidi Hilafet onların ağızlara gem vuracak caydırıcı tek güçtür.


THODEX VE KRİPTO PARA DOLANDIRICILIĞI
Geçen hafta Thodex ile başlayan Kripto para borsasındaki deprem sürüyor. Kripto para yatırımcısının 5 milyonu aştığı Türkiye’de Thodex’de yaşanan dolandırıcılığın Cumhuriyet tarihinin en büyük vurgunu olarak nitelendiriliyor. Malumunuz Thodex isimli kripto para borsasına 19 Nisan’dan bu yana ulaşılamıyor. İstanbul Emniyeti Thodex’in kurucusu ve CEO’su Faruk Fatih Özer’in Arnavutluk’un başkenti Tiran’a gittiğini açıklamıştı. Şirketin hesaplarına el koyulup, sahibi hakkında kırmızı bültenle yakalama kararı çıkarılsa da konunun uzmanları “atı alan Üsküdar’ı geçti” diyerek durumun vehametini ortaya koyuyor. Diğer kripto para borsaları da tek tek kapanırken, sahiplerine operasyonlar düzenlenmeye başladı.


Öncelikle şunu ifade edelim ki, kripto para ticareti şer’an caiz değildir. Fakat faiz, kumar, fuhuş ile mülk edinmenin yasal olduğu kapitalist laik nizamda kripto para ticareti de maalesef yasal. Para olarak Bitcoin ve benzeri kripto para birimleri İslam hukukuna göre caiz olmayan satışlardandır. Zira Bitcoin ve benzerleri para sayılmazlar. Bunlar sanal, hayali bir paranın ismidir.  Onları herkes elde edememekte ve onunla alışveriş yapamamaktadır. Bir altın, bir gümüş veya bir mal değildir. Kapalı ve meçhul bir şeydir. Bu nedenle meçhul bir şeyle alışveriş yapmak caiz değildir. İslâm meçhul, belirsiz ve ortada bulunmayan bir şeyle alışveriş yapmayı kesin bir dille yasaklamıştır. Hatırlayacağınız üzere daha önce Çiftlik Bank soygunu ile 1,5 milyar dolarlık bir vurgun gerçekleşmişti. Dolandırıcı ise hala yakalanmış değil. Geriye dönüp bakıldığında Cumhuriyet tarihinin bu tip vurgunlara sahne olduğu görülebilir. Bankerler, ekonomik krizlerde içi boşaltılan bankalar ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte bugünde kripto para borsaları halkın birikimini hortumlayıp ülkeyi terk ediyor. 
Peki bu noktaya nasıl gelindi? Halkı kandırıp, birikimlerini toplayarak kaçmak bu kadar kolay mı?  Tek kutsalın menfaat olduğu laik kapitalist sistemlerde ne yazık ki kolaydır. İlk olarak bu sanal platformların sahipleri güven kazanabilmek için kamuoyunun aşina olduğu şarkıcıları, mankenleri kiralayıp reklamlarını yaptırdılar. Bakanlarla ve siyasilerle çektirdikleri pozları sosyal medyada paylaştılar. Ünlü ekonomistlerin youtube sayfalarına sponsor olup güvenilir oldukları algısını oluşturdular. Bu platformları kurmak ve işletmek için lisans ve sermaye şartı olmaması ise işlerini daha da kolaylaştırdı.


Peki bu platformları denetlemesi ve halkını koruması gereken devlet bu zaman kadar ne yaptı? Elbette hiçbir şey yapmadı. Dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan “yerli dijital para” alt yapısı oluşturmaktan bahsederek geleceğin sanal parada olduğu algısı oluşturdu. Böyle bir ortamda yasal zorunluluğa ve mevzuata tabi olmayan kripto para borsaları, sanal platformda halkın elle tutulur gerçek paralarını toplayıp, hayali paraları hesaplarına yatırdılar. Paralar toplandı ama kripto paralar müşterilerin hesaplarına yatmadı. Sonra sattığı kripto paraların karşılığını zimmetine geçiren Faruk Fatih Özer yurt dışına kaçtı. 


Kıymetli Müslümanlar!
Hatırlayacağınız üzere Merkez Bankası’nın bu olay yaşanmadan kısa süre önce (TCMB) yeni yönetmeliğine göre, 30 Nisan'dan itibaren kripto varlıkların ödemelerde kullanılmasına yönelik hizmet sunulamayacağı kararını almıştı. Bu karar ile devlet eliyle kripto para sektörüne büyük bir darbe vurulmuştu. Üst üste gelen operasyonlarla da kripto sektörünün halk nezdinde güvenirliği kayboldu.  Yastık altındaki paraların ekonomiye kazandırılması için her fırsatta çağrı yapan hükümet, ihtiyaç duyduğu kaynağı elde edebilmek için fırsatı yakalamış görünüyor. Zira kripto borsasından kaçanların devletin kontrol edip vergi aldığı alanlara yönelmesi kaçınılmaz görünüyor. Son bir yılda Türkiye'deki Bitcoin benzeri paralara ait işlem hacmi 26 milyar dolar civarında. Bu rakam Merkez bankasının eriyen rezervlerine bir nebzede olsa katkıda bulunabilir.


Kıymetli Müslümanlar!
Kapitalist küfür nizamı algı ve manipülasyon ile kitleleri etkiler. Korku ve hazları kullanarak zihinleri yönlendirir. Borsada dönen sanal paralar gibi kripto piyasasında da sanal bir ticaret gerçekleşiyor. Çoğunluk sömürülürken, azınlık malı elinde topluyor. Soygun ve vurgun üzerine kurulu kapitalizm bozuk bir düzendir.  Ey Müslümanlar! Rabbiniz Allah Subhanehu ve Teala, “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayalı bir ticaret olması dışında, aranızda mallarınızı batıl yolla yemeyin” (Nisa 4) buyurarak sizi, bizi, hepimizi uyarıyor. Kapitalizmin kirli ve haram yollarla sizi çağırdığı ticaretlerden yüz çevirin. Hakkı tutup kaldırın, İslam nizamını, Raşidi Hilafeti ikame edin ki, zalimler mallarınıza ve canla
rınıza el süremesin. İşte dosdoğru yol budur. İşte kurtuluş budur.


RAMAZAN'DA FİLİSTİN'DE YAHUDİ ZULMÜ
Gâsıp Yahudi varlığı İsrail, Filistinli Müslümanlara yönelik Ramazan’ın ilk günlerinden beri sürdürdüğü zulmünü devam ettiriyor. Her Ramazan yaptığı gibi bu Ramazan ayında da Filistinli Müslümanların iftar ve teravih gibi ibadetlerine engel olmak için alçakça girişimlerde bulunuyor.


Yahudi varlığının eşkıya polisleri Ramazan ayının başlamasıyla eski kentin Şam Kapısı önünde yer alan oturma alanlarını barikatlarla kapattı. Filistinli Müslümanlar bir Ramazan geleneği olarak, oruçlarını Şam Kapısı'nın önündeki bu alanda açıyorlardı. Teravih namazı sonrası da burada oturup Kudüs’ün İslami ruhunu yaşatıp Ramazan atmosferini canlı tutuyorlardı. Müslümanların dinlerine olan bu bağlılığına öfke duyan gaspçı İsrail güçleri fanatik Yahudilerle birlikte itlerini ve atlarını Müslümanların üzerine salarak 105 kişiyi yaraladılar. Buna karşın Filistinli Müslümanlar, 22 Nisan akşamı Teravih namazının ardından Kudüs'teki yahudi terörüne tepki göstermek için yürüyüş düzenlediler. Binlerce Müslüman Mescid-i Aksa'yı İşgalci Yahudi Varlığı "İsrail"den koruyacaklarına dair Allah'ı şahit tutarak yemin ettiler. Kararlılık gösterip sağlam bir direniş sergilediler.


Nitekim Kudüslü gençler gösterdikleri direnişin sonunda Mescidi Aksa'nın kapılarından birisi olan Âmud Kapısı'ndaki bariyerleri kaldırtmayı başardılar. Bu yiğit gençler, yiğit Müslümanlar Filistin yönetiminin açmaktan aciz kaldığı kapıyı, tankları tüfekleri olmamasına rağmen açmayı başardılar. Evet bunu mukaddesatlarına olan sevgileriyle başardılar. Ya bu gençlerin bir de orduları olsaydı… İşte o zaman mübarek toprakta Yahudi varlığının zerresinden eser kalmazdı.


Kıymetli Müslümanlar!
Gasıp Yahudi varlığı İsrail, Kudüs'ün İslam şehri olarak kalmasını asla istemiyor. Bilakis efendisi Amerika’dan aldığı destekle Kudüs’ün Yahudi şehri olmasını istiyor. Ancak Yahudilerin bu küstahlığının asıl sebebi Amerika’nın verdiği destek değil. Zira Amerika kafir bir devlet olarak işini yapıyor. Çünkü Rabbimizin buyurduğu gibi “Yahudi ve Hristiyanlar birbirlerinin dostudurlar.” Yahudileri bu kadar pervasızlaştıran şey İslam ülkelerinin başındaki yöneticilerin ihanetidir. Müslümanların ordularını kışlalara hapseden aciz ve korkak liderlerin takındığı ezik tavırlardır onları bu kadar azgınlaştıran. Yahudilerin etrafını çevreleyen Arap ülkelerindeki ordular işgalci varlığı Filistin’den söküp atmaları gerekirken utanmaz ve arlanmaz bir şekilde yahudilerin muhafızlığını yapıyorlar. Bu rejimler kendi halklarına karşı aslan kesilirken korkak Yahudilere karşı süt dökmüş kedi gibiler. Bakınız Suriye, Mısır, Ürdün, Lübnan ve benzerleri… Dolayısıyla asıl sorun Yahudi varlığının yapıp ettikleri değildir. Asıl sorun hain arap rejimleridir. Tıpkı Hizb-ut Tahrir’in kurucusu Şey Takiyyuddin en Nebhani’nin söylediği gibi. 


O şöyle diyor: İsrail" arap rejimlerinin gölgesidir, o rejimleri kaldırdığın an gölge de gider" Nitekim bugün o arap rejimlerinden bazıları alçaklıkta zirve yaparak Allah’tan ve Rasulünden utanmadan yahudilerle normalleşmeye koşuyorlar.. Eğer fırsatını bulsalar tüm Filistin’i Yahudilere satarlar… Nitekim çoğunu sattılar. Evet laik arap rejimleri İsrail’in varlığının ve küstahlığının sebebidir dedik. Peki her fırsatta İsrail haritadan silinmelidir diyen İran ne yapıyor? O’da “direniş” diye bir yalan uydurmuş İsrail’in cürümlerini seyrediyor. Ordusunu gönderip Yahudileri  yok etme imkanı varken, işi küçük ve etkisiz direniş gruplarına havale ederek gerçek çözümü gizlemeye çalışıyor. Dahası bu ikiyüzlü İran Yahudiler güven içinde yaşasınlar diye Suriye İslami devrimine karşı savaşıp yüzbinlerce Müslümanı katletti. Hala daha Suriye Lübnan Irak ve Yemen’de Amerika’ya hizmetkârlık yapmaya devam ediyor.


Kıymetli Müslümanlar!
Gelelim Türkiye’ye… Türkiye İsrail’in Mescidi Aksaya saldırması karşısında ne yapıyor? El cevap; Hiçbir şey. Sadece “Kudüs kırmızı çizgimizdir” diyerek hamaset yapıyor. Aynı zamanda Yahudilerle normalleşmek için el altından görüşmelere gerçekleştiriyor. Filistin halkının dostu olduğunu söyleyen Türkiye yöneticilerine sormak lazım. Ey Yöneticiler! Hani şu katıldığı her savaşı kazanan İHA ve SİHA’larımızı neden İsrail’in üzerine göndermiyorsunuz? Yoksa Kudüs ve Mescidi Aksa sizin için kutsal değil mi? Hani nerede sizin Filistin davanız? Hani nerede sizin samimiyetiniz? Geçmişte ‘van minut’ diyerek Müslümanların gazını aldınız. Sonra Mavi Marmara’yı birkaç milyon dolara satıp, katilleri akladınız. Hali hazırda Doğu Akdeniz’de Filistin gazını İsrail gazı diye pazarlamak isteyen gasıp Yahudi varlığına yardım etmek için çalışmalar yapıyorsunuz… Allah’tan korkun ve unutmayın ki bu zelil siyasetinizle ne Filistin halkını ne de İslam ümmetini artık aldatamazsınız. Ne sizlerin ne de diğer arap rejimlerinin Filistin’e ihaneti yahudi varlığını yok olmaktan kurtaramayacaktır. Zira zafer mutlaka inanların olacaktır. Allah’ın izniyle çok yakında Raşidi Hilafet yeniden kurulacak Yahudiler mutlaka hezimete uğrayacak, Filistin yeniden aslına iade edilecek ve Mescidi Aksa yeniden özgürlüğüne kavuşacaktır. Bu Allah’ın vaadi Rasulü’nün müjdesidir.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
27 NİSAN 2021

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.