HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Faiz ve Kur Sarmalında Kalan Türkiye Ekonomisi

Türkiye’nin en önemli gündemi malum ekonomik kriz. Merkez Bankası’nın faiz indirimi sonrası Türk Lirası döviz karşısında her geçen gün daha fazla değer kaybediyor. Buna mukabil düşmesi beklenen enflasyon yükseliyor.


FAİZ VE KUR SARMALINDA KALAN TÜRKİYE EKONOMİSİ
Türkiye’nin en önemli gündemi ekonomik kriz malum... Merkez Bankası’nın faiz indirimi sonrası Türk Lirası döviz karşısında her geçen gün daha fazla değer kaybediyor. Buna  mukabil düşmesi beklenen enflasyon yükseliyor... Geçen hafta Merkez Bankası 100 baz puanlık bir faiz indirimi yapmıştı. Eylül ve Ekim aylarında yapılan 300 baz puanlık faiz indirimi ile birlikte son 3 ayda politika faizi %4 düştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye ekonomisinin krizden çıkışını dolar kurunun yükselişinde görüyor.  Faizlerin düşmesi ile ilgili yaptığı her açıklama sonrasında dolar yükseliyor. Geçen hafta Ak Parti Gurup toplantısında “ben faizi savunanlarla birlikte yürüyemem” dedi dolar yükseldi. Ertesi gün Merkez Bankası Başkanı Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasına paralel polarak polİtika faizini %1 düşürdü, dolar yine yükseldi. Dün kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada Erdoğan faiz politikamızı sürdüreceğiz dedi yine yükseldi. Son olarak bugün Devlet Bahçeli, hükumetin ekonomi poltikasının sonuna kadar arkasındayız dedi dolar 12 Türk lirasının üzerine çıktı. Cumhurbaşkanı tekrar İl Başkanları Toplantısı’nda konuştu dolar 13 TL’yi gördü. İnanın şu an ben konuşurken TL ne halde bilmiyorum. 


Daha önce 2018 Genel seçimleri öncesinde ne demişti Cumhurbaşkanı? "Bu kur filan, bunların hiçbirisi bizim geleceğimizi belirleyen şeyler değil. Bizim geleceğimizi, biz belirleyeceğiz.” Demişti. “Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz" demişti değil mi? Ne oldu; Cumhurbaşkanı’nın faizle, kurla nasıl uğraştığını gördük! 24 Haziran 2018 Genel seçimlerini kazanıp yetkiyi aldıktan 2 ay sonra dolar karşısında TL %25 değer kaybetti. Faizle mücadele edeceğim demişti ya; faizleri %24’lerden %8’lere düşüren Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ı görevden aldı. Sonra ne oldu; faizleri yükselterek enflasyonu düşürme hayalleri kuran Naci Ağbal’ı göreve getirdi. Faizleri %19 seviyesine çıkarınca Naci Ağbalı’da görevden aldı. Sonuç; kur farkı ve faizlerden kaynaklı dış borç yükseldi. Borcu kim ödedi peki, enflasyona ezdirmeyeceğiz dedikleri halk ödedi. Peki bu faiz ve kur oyunları ile kazananlar kim? Bankalar, finans kurumları, garanti ödemeli iş yapan, yap işlet devrek ihaleleri alan şirketler kazandı.Geçilmediği halde köprülerin garanti geçiş ücretlerini halk ödedi, kullanılmadığı halde havalimanlarının garantili yolcu ücretlerini vatandaş ödedi. Bankaların konut kredilerinden kaynaklı tüm faiz borçlarını ise Varlık fonu ve Hazineden karşıladılar.


Evet Sayın Cumhurbaşkanı; faizle çok güzel uğraştınız! Faizli sistemin çarklarını yağladınız, vatandaşın sırtını sıvazlayıp borcu halka yüklediniz. Faizleri düşürseniz ne yükseltseniz ne? Derdiniz faizin düşmesi değil faizli sistemin bizatihi kendisi olmalı. ‘’Faiz sebep, enflasyon neticedir’’ diyorsunuz ya! Öyle değil. Asıl sebep, bu kapitalist iktisadi sistemin kendisidir. Enflasyon da, faiz de, kur yükselişi de bu sistemi uygulamanızın bir sonucudur. Öyle ben fazie karşıyım, faizle mücadele ediyorum deyip krizden çıkamazsınız. Çünkü sistem sorunlu, asıl sistem ile mücadele etmeniz gerekir. Gelin “İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır”’ sözünüzü doğrulayın. Dolara endeksli ve sömürüye dayalı bu kapitalist iktisadi sistemi terk edin! Çünkü asıl sorun bu sistemdir.

İster adına “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” densin, isterse ekonomiye ait kitapların yazıldığı ifade edilsin. Hangi söylemle yola çıkılırsa çıkılsın. Yolun sonunda krizden çıkış yok, kurtuluş yok, bu yolun sonunda yine sermaye yine sömürü düzeni kazanacak. Yolun sonu felaket; bunu yöneticiler, siyasetçiler, partiler, uzmanlar görmüyor bizim görmemiz gerekir. Yöneticiler ve medya gözlerinize perde çekiyor, gerçeğin üzerini örtüyorlar. Ne diyorlar biliyor musunuz? “Türkiye Amerika’ya kafa tutmasaydı, ekonomimiz güllük gülistanlık olurdu!” diyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Macron ve Miçotakis’e eyvallah etseydi, ekonomi bir gecede düzelirdi!” diyorlar. “Türkiye İsrail’e rağmen Filistin’e yardım etmeseydi, Amerika’ya rağmen Suriye’de varlığını sürdürmeseydi görün bakın dolar 1 TL olurdu’’ diyorlar. “Türkiye Afrika’dan, Libya’dan çekilsin bakın dolar nasış düşüyor” diyorlar. Yalan söylüyorlar, başarısızlıklarını, beceriksizliklerini gizliyorlar. Türkiye gerçekten Amerika’ya rağmen mi Suriye’de bulunuyor? Türkiye Amerika’ya rağmen mi Afrika ve Libya’da bulunuyor? Hakikate gözlerini kapayanlar bunu böyle görüyor alabilir. Akşama kadar dış politika ve siyaset nedir bilmeyen, basiretsiz şaklaban yazar ve sözüm ona uzmanları TV ekranlarında izleyenler böyle düşünebilir. Keşke böyle olsaydı, keşke Türkiye Amerika’ya rağmen Suriye’ye girseydi. Keşke Türkiye Suriye’deki grupları devşirmek, Esed’e can suyu olmak için değil, mazlum Suriye halkı için sınır ötesi harekatlar başlatsaydı. Ama gerçekler böyle değil. 


Hakikate gözlerini açanlar bu gerçekleri görürler. Türkiye’nin Amerika’nın emriyle Fırat’ın doğusuna girdiğini, sonrada Halep’i Esed’e teslim ettiğini görürler. Hakikate gözlerini açanlar, Türkiye’nin başlattığı sınır ötesi harekatları Amerika’nın emriyle sonlandırdığını da görürüdü. Filistin’e gelince Türkiye Filistin’e yapması gereken yardımı yaptımı? Yaptı yapıyor diyenlere soruyorum: Filistin’e nasıl bir yardım lazım. Türkiye Filistin’e ne gönderiyor, demir gönderiyor, çimento gönderiyor, kereste gönderiyor. Niçin biliyor musunuz? İşgalci Yahudi Varlığı’nın yıktığı binaların yeniden yapılması için. Yardım böyle mi olur Kıymetli kardeşlerim! Yardım; “İsrail”in işgalci varlığının Filistin topraklarından kökünden sökülüp atılmasıyla olur. Filistin’e Amerika’ya rağmen yardım eden bir lider Filistin meselesinde Amerika’nın iki devletli çözüm planını savunur mu? “Yüzyılın Anlaşması” için canla başla çalışır mı? Mavi Marmara şehitlerinin Türkiye mahkemelerinde devam eden davasını sonlandırı mı? 


Somali’de, Fas’ta, Libya’da, Doğu Akdeniz de, Azerbaycan’da tablo değişmiyor. Türkiye’nin hiçbir yerde Batı’ya, Amerika’ya rağmen bir işe yeltendiği falan yok. Dolayısıyla ekonomik krizin, doların yükselmesinin sebebi de bunlar değil. Yani birilerinin dediği gibi “batıya rajon kestiği için ekonomisi çöken” bir ülke değiliz! Bilakis ABD’ye bunca itaat ve bunca hizmete rağmen yine de beli doğrulmayan ve böyle giderse doğrulamayacak bir ülkeyiz maalesef. 
Ne olacak peki, Türkiye bu ekonimik krizden nasıl çıkacak, nasıl kurtulacak? Çözüm beli, çözüm ekonomi kitapları yazmak değil, çözüm 1400 yıl önce gelmiş olan kitabı ekonomi politikanıza kaynak yapmaktır. Çözüm kararlı bir irade göstererek kapitalist faizli sistemden tümüyle vazgeçip İslam İktisadını uygulamaktır. Bununda yolu Raşid-i Hilafet Devleti’ni kurmaktan geçer. Ancak o zaman küresel kapitalist sistemin baskısından kurtulabilirsiniz. Ancak o zaman Türkiye ekonomisini düzlüğe çıkarabilirsiniz. 


ERDOĞAN’IN NAS AÇIKLAMASI 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta grup toplantısında faiz ile ilgili ilginç açıklamaları oldu biliyorsunuz. Konuşmalarında çok sık yaptığı bir şeyi tekrarladı. Birkaç dakika içerisinde birbirinin zıddı ifadeler kullandı ve ekonomik kavramların üzerinde sisli bir hava estirdi. Peki ne demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan? “Milleti faize ezdiremeyiz. Bu görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sürdüreceğim.’’ Demişti. "Beraber yol yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar kusura bakmasınlar. Bu yolda faizi savunanla beraber olmam" demişti. 
Yıllarca faizli kredileri vatandaşa vermekle övünen bir hükümetin cumhurbaşkanı söylüyor bunları... Çiftçiye, sanayiciye bol bol faizli krediler verip sonra da Allah bereketini artırsın diyen Ahmet Davutoğlu en yakın dostunuz ve başbakanınız değilmiydi, Sayın Erdoğan! Amerika’daki Mortgage sistemini Türkiye’de uygulayan Ali Babacan binlerce vatandaşa faizle ev satarken en güvendiğiniz ekonomi bakanı değilmiydi? Politika faizi yüzde 24’e yükseldiğinde, Maliye Bakanı damadınız Berat Albayrak değil miydi? Nasıl yani şimdi; onlar çatır çatır faizleri yükseltiyorlar, lobilerin ceplerini dolduruyorlar ama görevlerine de devam ediyorlar. Hiçbirinin görevden alınmasına yüksek faizler neden olmadı.  
Peki ya şu sözünüze ne demeli Sayın Erdoğan! Dediniz ki; “Bu konuda nas ortada. Nas ortada olduğuna göre sana bana ne oluyor? Biz değerler silsilemiz içerisinde olaylara niçin buradan bakmıyoruz?” Çok önemli bir noktaya değindiniz; eğer dediğinizi yaparsanız bu ülke krizi büyük oranda atlatır? Faiz ile ilgili nassın gereğini yerine getirirseniz enflasyon da düşer, döviz de... Fakat biz size inanamıyoruz. Çünkü siz daha önce “Faiz; bir dünya gerçeğidir, bu gerçeği reddedemeyiz” demiştiniz. Yine siz daha önce “İslami faiz meselesiyle kendimizi sınırlamayalım. Uluslararası kurallara göre oynayalım.” Demiştiniz. Dün dediklerinizle bugün dedikleriniz o kadar farklı, birbirine okadar zıt ki size inanamıyoruz. Söylediklerinizle yaptıklarınız bir değil bu sebeple size güvenemiyoruz. Ama yine de biz size faiz ile ilgili nassın ne olduğunu, neyi gerektirdiğini hatırlatalım. 
Bakara suresinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبٰٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ  فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِهٖۚ 
‘‘Ey inananlar, Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakının. Eğer gerçekten inanıyorsanız, faizli kazancı terk edin. Eğer böyle yapmaz, faize devam ederseniz, Allah ve Rasül’ünün size savaş açmış olduğunu bilin.” (Bakara 279-279)


Gerçekten de nas apaçık ortada. Fakat bu nass ile Allah faizin bir iki puan düşürülmesini emretmiyor, faizin tümden terkedilmesini yasaklanmasını emrediyor. Eğer sözünüzün arkasındaysanız gelin faizi tümden yasaklayın, kökünden söküp atın. Şikayetçi olduğunuz lobileri mağlup edin ve hak etmedikleri faizli kazanca engel olun. Bunu yaparsanız Allah ve Rasül’üne karşı devam eden savaştan çekilmiş, savaşı bitirmiş olursunuz. Bunu yaparsanız fakiri, yoksulu, garibi faiz lobisine ezdirmemiş olursunuz. Hatta gelin hakkında nas varit olmuş, başka meseleleri de netliğe kavuşturalım. Mesela haram olduğu birkaç ayetle ortada olan zina ile ilgili nassın da gereğini yapın ve zinayı yasaklayın. Hakkında açık nas olan içki ile ilgili de harekete geçin, üretimini, dağıtımını ve satışını yasaklayın. Kumar ile ilgili nassı biliyorsunuzdur. Hiç vakit kaybetmeden başta Milli Piyango olmak üzere devletin izin verdiği tüm resmi kumarhaneleri kapatın. Eğer gerçekten samimiyseniz söylediğiniz gibi değerler silsilesi içerisinde olaylara bakın. 
Tüm bunları nasıl uygulayacağınızı düşünüyorsanız biz size yardım edelim. Hizb-ut Tahrir olarak, yönetim, ekonomi, ticaret, sosyal hayat, dış politika ve tüm meselelerle ilgili kapsamlı İslam Anayasa Tasarısı’nı delilleriyle birlikte size sunalım. Bu anayasa da İslam İktisat sistemine dair temel esaslar var. Bu esaslar üzerine politika belirleyip uygulayın bakın krizden nasıl çıkılır göreceksiniz. 


TÜRKİYE “İSRAİL” İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM
Geçtiğimiz hafta Çamlıca Kulesi'nden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konutunun fotoğraflarını çektikleri iddiasıyla “İsrail”li bir çift tutuklanmıştı biliyorsunuz. Bu çift dokuz gün tutuklu kaldıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın girişimleri sonrasında serbest bırakılarak özel bir uçakla İsrail’e gönderildiler. Çiftin serbest bırakılmasından sonra Yahudi varlığının Cumhurbaşkanı Herzog ve Başbakan Bennett, iş birliğinden dolayı Erdoğan’a teşekkürlerini ilettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2013 yılından bu yana Yahudi varlığı başbakanı ile ilk kez telefonda görüşmüş oldu. Tabi bu tutuklama hadisesini vesile kılarak... 
Bu durum Mavi Marmara olayından sonra sözde kötüye giden Türkiye-İsrail ilişkilerinin onarılması için sanki malzeme yapılmışa benziyor. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’la yaptığı görüşmenin içeriğine bakıldığında asıl derdin İsrail’li çift olmadığı görülüyor. Çünkü görüşme içeriğinde “İsrail” ile ilişkilerin yeniden güçlendirilmesi öne çıkarılmış. Öyle ya tutuklanıp, serbest bırakılan bu Yahudi çiftin Ortadoğu’nun güvenlik ve istikrarıyla nasıl bir ilişkisi olabilir ki? Bu meselenin Filistinli Müslümanlar ile işgalci Yahudilerin bir arada hoşgörü içinde yaşamasıyla doğrudan nasıl bir bağlantısı olabilir?


Bu meselenin olsa olsa Amerika ile doğrudan ilişkisi olabilir. Normalleşme süreci ile bir ilişkisi olabilir. Zira Biden’in ADB’ye başkan seçilmesiyle beraber Türkiye, Yahudi varlığına dönük daha sıcak mesajlar vermeye başladı. Ancak bir türlü istenilen ortam oluşmadı. Arap rejimleri açıktan normalleşme ihanetlerine imza atarken Türkiye Yahudilerle temaslarını kapalı kapılar ardında yürüttü. Şimdi “İsrail”li çift gibi sözde bir insani bir mesele üzerinden Türkiye İsrail ilişkilerinin önemine vurgu yapılıyor. “İsrail” ile diyaloğun sürmesinin, ilişkilerin geliştirilmesinin ortak menfaat olduğu söyleniyor. Yani “Dün dündür bugün bugündür” deniliyor.
Türkiye ile “İsrail” arasında liderler arası bu görüşmeler kamuoyuna servis edilirken ajanslara başka bir haber düştü. Mavi Marmara Gemisi icradan satılığa çıkarılmış. Önce müze yapılacak denildi, sonra satıldı ve ismi değiştirildi, şimdi icralık olmuş. Yıllarca bu davayı istismar ettiler, siyasetleri için kullandılar sonra da icralık ettiler. Mavi Marmara ile ilgili Müslümanların zihninde bir şey kalmasın isteniyor farkındasınız değil mi? Mavi Marmara davası demişken son gelişmeyi buradan haber vermek istiyorum. Türkiye gündeminde çok öne çıkmasa da şehitlerin haklarını arayan Müslümanların izzet ve şerefini koruyan duyarlı avukatlar hala var elhamdülillah. İşte o avukatların Mavi Marmara davasının düşürülmesinin ardından, yapmış oldukları istinaf başvurusu mahkemece reddedildi. Hem de gerekçeli bir karar yazma zahmetine dahi girilmeden. Bu ihanet sayesinde mavi Marmara şehitlerine vur emri veren katiller “İsrail” de bakanlığa terfi ettirildi. Bu ihanet Yahudileri o kadar cesaretlendirdi ki neredeyse her gün Filistinli kadınlara suikast düzenliyorlar. Aksa’da Müslümanların evlerini yıkıyorlar ve Yahudi yerleşimcilere veriyorlar. 


Şimdi buradan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenmek istiyorum: Sayın Erdoğan! Sizin için önemli olan İslam’ın ve Müslümanların çıkarları mı? Yoksa Amerika’nın ve şahsınızın çıkarlarımı? Daha dün “bebek katili” “terör devleti” dediğiniz Yahudi varlığı ile bugün tekrar normalleşmeye çalışmak ne anlama geliyor? Değişen ne oldu Ey Erdoğan? Netenyahu ile Bennett arasında ne fark var? Her ikisi de Müslümanların katili değil mi? Her ikisi de İslam’ın düşmanı değil mi? Hani geçen hafta “bu konuda nas ortada sana bana ne oluyor” dediniz ya, Yahudiler ve Hrsitiyanlar konusunda da nas ortada...
Allah Sübhanehü ve Teala şöyle buyuruyor: 
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۘ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍؕ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ 
“Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez. (Maide 51)


Ey Erdoğan nas bu kadar açık ortada iken sana ne oluyor, bu cesareti nereden buluyorsun! Hiç mi Allah’tan korkmuyorsun! Kıymetli Müslümanlar! Rabbim Müslümanları koruyup gözeten yöneticileri başımıza ihsan eylesin. Rabbim, Kudüs ve tüm Filistin’i özgürlüğe kavuşturacak, işgalci varlığı kökünden söküp atacak komutan ve orduları ümmete nasip eylesin.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
23 KASIM 2021  
 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.