Genelkurmay Başkanından Sansasyonel İtiraflar

BASIN AÇIKLAMALARI

Genelkurmay Başkanından Sansasyonel İtiraflar

Bu gerçekler, Türkiye yöneticilerinin bütünüyle sömürgeci kâfirlerin dış politikası ekseninde hareket etmek zorunda kaldığını ve kendi savaş uçağını düşürenlerden dahi onlardan izinsiz hesap soramadığını da gün yüzüne çıkarmaktadır.

18 Haziran Pazartesi günü BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ile görüşen Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'in medyaya yansıyan açıklamaları, bağımsız, lider, örnek model vs. olduğu iddia edilen Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerçek vakıasını, en yetkili ağızlarından biri vasıtasıyla ifşa etmiştir. Org. Özel, aslında TSK'nın Kandil'e girebileceği, ancak bunun için bir "devlet kararı" gerektiği, tabii bunun uluslararası bir boyutunun da olduğu, dolayısıyla Irak'ın hamisi konumundaki Amerika'nın izninin gerektiği, ayrıca bu tür bir operasyonda meydana gelebilecek zayiatların toplum tarafından kabullenilmesi gerektiği şeklinde 3 şart sıralamıştır. Şimdi soruyoruz:

1. Sınırötesi operasyon için meclisten çıkarılmış bir tezkere olduğuna, Milli Güvenlik Kurulu'nun bu yönde kararları bulunduğuna, "terörle mücadele" en öncelikli devlet meselesi olarak algılandığına göre, daha hangi "devlet kararı" gerekmektedir? Derin devlet mi, yabancı devlet mi, yoksa başka bir şey mi?

2. Amerika, hangi yasalara göre, gayri meşru ve yalan bahaneler ile işgal ettiği Irak'ın hamisi sayılmaktadır? Sınır tanımaz bir sömürgecilik ve işgal ile damgalanmış Amerika, hangi hak ve meşruiyet ile Türkiye'nin onay makamı konumuna oturmaktadır? Ya da Amerika, bir devlet vasfından öte uluslararası hukuk kurumu gibi bir şey mi addedilmektedir de, onun izni olmadan adım atılmaz zehabına kapınılmaktadır? Türkiye Cumhuriyeti devleti bağımsız bir devlet midir, yoksa Amerika'ya bağlı bir sömürge vilayeti midir? Sadece bu söylem, Amerika'nın izni olmadan Türkiye gibi güya büyük ve lider bir devletin kendi vatandaşlarının güvenliğini dahi sağlamaktan aciz olduğu anlamına gelmez mi? Buna göre Amerika nasıl bir müttefik ve nasıl bir stratejik ortaktır?

3. Her fırsatta gücüyle övünen ordunun, aslında Kandil'de büyük bir zayiat verebileceğini ve toplumun buna hazır olması gerektiğini söylemek, gerçekte o büyüklenmelerin koca bir palavradan ibaret olduğuna işaret etmez mi? Amerika veya "İsrail" tarafından satılan veya modernize edilen tüm hava araçlarına ve silah sistemlerine bağımlı olmak demek, gerçekte Amerika yada Yahudi varlığının izni haricinde hareket edilmesinin zaten büyük bir zayiatla sonuçlanacağı anlamına gelmez mi?

İşte tüm bunlardan sonra deriz ki, Uludere olayında istihbaratın kimden geldiği ve vur emrinin kim tarafından verildiği bilgisini, şaşırtıcı bir şekilde gizli tutma gayretleri ile Genelkurmay başkanının bu itirafları gerçek vakıayla örtüşmektedir. Keza düne kadar azgın Suriye kasabı Esed'i tehdit eden devlet yöneticilerinin, Amerikalı yetkililer ile görüşmelerinin akabinde, yaşanan tüm katliamlara kör gözlerle bakıp ölü sessizliğine gömülmeleri de, bu devletin kendi öz iradesinden ve karar alma mekanizmalarından mahrum olduğunu göstermektedir. Bu gerçekler, Türkiye yöneticilerinin bütünüyle sömürgeci kâfirlerin dış politikası ekseninde hareket etmek zorunda kaldığını ve kendi savaş uçağını düşürenlerden dahi onlardan izinsiz hesap soramadığını da gün yüzüne çıkarmaktadır.

 

 

حزب التحرير

Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilâyeti Medya Bürosu

PDF'i indirmek için tıklayınız

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.