Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 20 Mayıs 2025
"ABD çöküşün eşiğindedir. Zira Trump Ortadoğu’ya üç şey için gitti: Para, Yahudi varlığının güvenliği ve İslami Hilafet projesinin engellenmesi. Bu üç mesele, ABD’nin çöküşünün açık alametleridir."
GAZZE’DE ARTARAK DEVAM EDEN KATLİAMLAR
Toplantımıza yine Gazze ile başlamak istiyorum. Gazze’den daha önemli gündem yok çünkü… Müslümanlar olarak bizler Arap rejimlerinin başındaki korkak ve işbirlikçi yöneticilerin yaptığı gibi yapamayız, onlar Gazze’yi adeta yok sayıyorlar, biz yok sayamayız. İki yıldır Gazze’de sanki bir soykırım yaşanmıyormuşçasına, sınırın öbür tarafından gelen bomba ve füze seslerini duydukları halde kafir Trump’ı şatafatlı törenlerle karşılıyorlar, onunla görüşmeyi onur ve şeref sayıyorlar. Bu konuya birazdan geleceğim elbet, ancak dedim ya önce Gazze…
20 aya yaklaştık, işgal, soykırım, tehcir, açlık ve sahipsizlik ile karşı karşıya olan Gazze adeta yalnız ve tek başına, kendi haline terk edilmiş durumda. Katliamları durduramadılar, on binlerce şehit yüz binden fazla yaralı kimsenin umurunda değil. Ateşkes oldu, Allah’ın lanetlediği sözünde durmayan Yahudiler ateşkesi bozdular kimse yaptırım uygulamadı, sözünde dur diyemedi. Gazze’yi turizm “cenneti” yapacağız burayı terk edeceksiniz yoksa cehenneme çeviririz dediler kimse yapamazsınız demedi. Gazze öyle bir halde ki artık yaşanan katliamlarda günde 100-200 kişinin ölümü normal karşılanıyor. Kimler tarafından bu korkak, işbirlikçi yöneticiler tarafından.
Düşünün katil Yahudilerin bir Knesset üyesi katıldığı bir TV programında ''Bu gece Gazze’de 100 Filistinliyi öldürdük ve dünyada kimsenin umurunda değil; çıt çıkmıyor.'' diyebiliyor. İslam İş birliği Teşkilatıymış, Arap Birliğiymiş, Arap planıymış hepsi boş. Bölge ülkelerinin bir şey yapmadığını gören Hamas, halkın acılarını hafifletmek, saldırıların durdurulmasını ve insani yardımların geçiş noktalarından Gazze’ye ulaştırılmasını sağlamak amacıyla bir girişimde bulunduğunu açıkladı ve ABD Başkanı Trump’ın Körfez Turu öncesinde ABD vatandaşı "İsrail" askeri Idan Alexander’ın serbest bıraktı. İsrail üzerinde baskı kurması için Amerikan tarafıyla doğrudan görüşmeler başlattı biliyorsunuz. Bu çıplak krallar Gazze’yi kafir Amerika’nın insafına mahkûm ettiler. Ama ne çare kafir kafirin dostudur, eskilerin bir sözü vardır ya it iti ısırmaz. ABD Başkanı Trump Körfez ziyareti boyunca Gazze hakkında tek kelime bile etmedi.
Trump daha Katar’dayken işgalci varlık Gazze’de ağır hava bombardımanı ile Müslümanları katletmeye, çocukları yakmaya devam etti. Gazze Şehri'nin doğusundaki Darac Mahallesi'nde sivillerin sığındığı Musa bin Nusair Okulu, işgal uçaklarının bombardımanına hedef oldu; onlarca çocuk katledildi. Han Yunus’ta hakeza aynı şekilde çadırları bombaladı ve çocukları diri diri yaktı. Pazartesi yani dün sabahtan bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlenen saldırılarda 126’dan fazla kişi vahşice şehit oldu. Şehitlerin çoğu kadın ve çocuk.
İsrail bütün bu katliamları “Gideon'un Arabaları” ismini verdiği bir soykırım harekâtı ile yaptı. Ne demek Gideon’un Savaş Arabaları biliyor musunuz; güya Yahudilerin kutsal kitabı Tanah’ta geçiyormuş, güya Gideon isimli bir savaşçı ilahi emir ile görevlendirilmiş ve İsrailoğullarına saldıran Midyanlıları 300 kişilik bir kuvvet ile yenmiş. Bu efsaneyi kutsal dedikleri uydurma kitaba dayandırıyorlar ve Gazze’yi yok edeceklerini söylüyorlar.
Bu Müslümanların başındaki korkak yönetici ve askerlere zillet olarak yeter de artar. Kerim kitabımızda Yahudilerin ne kadar korkak ne kadar zelil olduklarını Rabbimiz bize haber veriyor, sahih hadisler onlarla yapılacak savaşlarda Yahudilerin zelil ve alçakça mağlup olacaklarını haber veriyor ama bir tane akıllı, imanlı adam gibi adam çıkıp Allah’ın bu vaadini gerçekleştirmek için adım atmıyor.
Allah’tan korkmuyorlar, Müslümanların acılarını hissetmiyorlar, insanlıklarından utanmıyorlar, bunlar büyük burunlarından önlerini de görmüyorlar. Bu küstah Trump’ın, bu katil Netanyahu’nun dünyayı sürüklediği çukura kendileri de düşecek. Bakın Avrupa ülkeleri İngiltere, Fransa ve Kanada açıklama yaptı, İsrail’e baskı yapıyorlar, saldırıları durdurması için. Neden sevdikleri için mi, Müslümanları korudukları için mi; Hayır, bütün bir dünya Siyonist bir varlığın, kandan beslenen bir çetenin; insanları, sivilleri, çocukları bu şekilde öldürme, sürme, tehcir etme ve yakmasını artık kabullenemiyor. Bu bir patlamaya dönüşecek Batılı ülkeler bundan korkuyorlar. Müslümanların başındaki yöneticiler de Trump’ın ağzının içine bakıyorlar utanmıyorlar.
TRUMP’IN ORTADOĞU ZİYARETİ
Sömürgeci ABD’nin küstah başkanı Trump, geçtiğimiz günlerde Ortadoğu’ya bir ziyaret gerçekleştirdi malum. Önce Suudi Arabistan, arkasından Katar ve en son Birleşik Arap Emirlikleri’ne giden Trump, aynı ziyaret kapsamında Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yla Riyad’da bir görüşme yaptı ve bu görüşme sonrası Suriye’ye yönelik Esad rejimi döneminden kalan ABD yaptırımlarının kaldırılacağını açıkladı. Yine bu ziyaret esnasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telekonferans yoluyla katıldığı Muhammed bin Selman, Şara ve Trump arasında dörtlü bir toplantı gerçekleştirildi.
Trump’ın bu ziyareti dünya kamuoyunda çok konuşuldu ve tartışıldı. Özellikle üç Körfez ülkesiyle yaptığı trilyon dolarlık ticari anlaşmalarla birlikte krallık ve emirlik yöneticilerinin Trump’ı karşılama törenleri hakkında birçok değerlendirme yapıldı. Trump’ın üç günde 3,2 trilyon dolar toplayarak ABD’ye dönmesi kişisel başarısından mı kaynaklanıyor, ABD’nin küresel gücünden mi? Yoksa bütün bunlar efendilerine kendilerini kabul ettirme yarışına girerek alçaldıkça alçalan Ruveybida yöneticilerin, ABD’nin küresel çöküşünü perdelemek için sahneledikleri bir illüzyon mu?
Şimdi bu ziyareti kısaca değerlendirmek istiyorum. Öncelikle, Müslümanların tarihine büyük bir utanç olarak kaydedilen bu ziyaretin devletlerarası bir görüşme sayılmayacağını söyleyelim. Zira küstah Trump, bir devlet başkanı olmaktan ziyade karşısındaki herkesi hizmetçi gibi gören sömürgeci bir tüccar kimliği taşımaktadır. Kendisini cahiliye ritüelleriyle karşılayan Körfez ülkelerinin yöneticileri birer devlet başkanı değil, ümmetin başına sömürgeciler tarafından dikilmiş ruhsuz kölelerdir. Yani bu ilişki, devletlerarası örfte kabul gören geleneksel diplomatik bir ilişki değil, bilakis efendi-uşak ilişkisidir. Yani bu rejimler, bu yöneticiler ümmeti değil, ancak ve ancak Batılı efendilerini temsil ederler. Bu sebeple Trump’ı, kulu kölesi oldukları bir kral gibi karşıladılar ve Allah’ın İslam ümmetine bahşettiği servetleri hiç utanıp sıkılmadan onun ayağına serdiler. Yanı başlarında Gazze’de ümmetin evlatları paramparça edilirken, bu sefih krallar ABD’den silah ve uçak alım anlaşmaları imzaladılar. Amerika’nın yapay zekâ sektörüne yatırım sözleri verdiler.
Yeri geldiğinde, o silahların “terörle mücadele” adı altında Müslümanlara karşı kullanılacağını söylemeye gerek yok. Zira bu hain rejimlerin tek düşmanı İslam ve Müslümanlardır. Bunlara herhangi bir paye vermek, adam yerine koymak, lider olarak kabul etmek abesle iştigaldir. Onlar hakkında en doğru ifade Rabbimizin sözüdür:
قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ
“Allah onları katletsin! Nasıl da döndürülüyorlar.” (Tevbe 30)
Şimdi gelelim Trump’ın Suriye Devlet Başkanı Ahmet Şara ile Riyad’da yaptığı görüşmeye… Bu görüşmeye Prens Selman’la birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığını konuşmamın başında söylemiştim. Bu üç ismin ortak özelliği Trump’ın övgülerine mazhar olmasıdır. Yine bu üç ismin ortak özelliği, Trump’ı dost görüp taltif etmeleri, onun Ortadoğu’ya barış getireceğine inandıklarını söylemeleridir. Şimdi buradan özellikle Erdoğan ve Ahmet Şara’ya sormak istiyorum:
Bu söylediğinize kendiniz inanıyor musunuz? Dünyadaki bütün kötülüklerin baş sorumlusu bu sömürgeci kâfir ABD değil mi? Irak’ı ve Afganistan’ı işgal eden, Yemen’i bombalayan, Sudan’da iç savaş çıkartan, Mısır’da darbeci katil Sisi’yi destekleyen; Suriye halkını yok etmesi için 14 yıl boyunca zalim Esed’i himaye eden; on yıllar boyunca İran’ı ümmete karşı savaşta kullanıp sonra da bir kenara atan bu ABD değil mi? Sizin “dostum” diyerek tebrik ettiğiniz bu küstah Trump değil mi, Gazze’yi satın almak, halkını sürgün etmek istediğini açıkça söyleyerek bölgeyi cehenneme çevirmekle tehdit eden? Gazze 1,5 yıldır ABD’nin bilmem kaç tonluk bombalarıyla soykırıma uğramıyor mu? Bu Trump değil mi, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edecek kadar küstahlaşan? Sizde hiç akıl ve izan yok mu? Sizde hiç feraset ve basiret yok mu? Yaşananlardan hiç mi ibret almıyorsunuz?
Gerçek şu ki ABD’nin dostları yoktur, sadece çıkarları vardır. Fakat ABD’nin değişmeyecek düşmanları vardır. O da İslam ve Müslümanlardır. Yani bizleriz. ABD, Müslümanların hayrına olacak hiçbir anlaşmaya imza atmaz. Kâfirler hep sıkıntıya düşmemizi, hep onlara bağımlı bir şekilde yaşamamızı isterler. Tıpkı Rabbimizin buyurduğu gibi:
مَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ
“Ehl-i kitap olsun, müşrikler olsun, kâfirlerin hiçbiri, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine lütfeder. Allah çok büyük lütuf sahibidir.” (Bakara 105)
Sakın Trump’ın yaptırımları kaldırma kararı sizi aldatmasın! Bakınız, S-400 meselesi yüzünden ABD’nin Türkiye’ye yönelik CAATSA yaptırımları hâlâ sürüyor. Trump, Erdoğan’ı övüyor fakat baskı ve tehdit üslubunu kullanmaya devam ediyor. “Gülerek ısırmak” diye bir tabir var ya, Trump işte onu yapıyor. Suriye için de değişen bir şey olmayacak. Yaptırımların kaldırılması uzun bir sürece yayılacak ve bu süre zarfında Trump’ın tüm taleplerinin yerine getirilmesi beklenecek.
Nedir o talepler? Filistin davasını ortadan kaldıran Abraham Anlaşmaları’na katılmak. Yani Gazze’nin kanları karşılığında barış yapmak. Yani Allah’a, Rasulü’ne ve müminlere ihanet etmek. Trump’tan sakınmak için sadece bu istek bile yeter.
Fakat bununla bitmiyor, dahası var: Yatırım maskesiyle Suriye’nin zenginliklerini yağmalamak, IŞİD’le mücadele etiketi kullanarak samimi mücahitleri öldürmek ve “ulusal birlik – istikrar” sloganıyla Suriye’de İslami devlet projesine karşı savaşmak. Amerika, Suriye’de bunları istiyor. Üstelik hemen ve ivedilikle istiyor. Riyad’da devlet başkanları seviyesinde yapılan 4’lü zirve bunun içindi. Bir gün sonra Antalya’da ABD, Türkiye ve Suriye dışişleri bakanları düzeyinde yapılan ve bugün Washington’da dışişleri bakan yardımcıları arasında başlayan görüşmelerin amacı budur. ABD’nin bu talepleri yerine getirilmediği sürece yaptırımlar kalkmayacaktır. Hatta yerine getirilse bile baskılar ve talepler devam edecektir. Kısaca, ABD sizden yaptırımların kaldırılması karşılığında egemenlik hakkını kendisine vermenizi istiyor. Bu ise büyük bir günah, büyük bir vebaldir.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır:
وَلَنْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لِلْكَافِر۪ينَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ سَب۪يلًا
“Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.” (Nisa 141) Allah bu tahakkümden razı olmayacaktır. O halde iş işten geçmeden, ABD ile dostluğu kesin. Trump’ı ve kâfirleri değil, Allah’ı ve ümmeti razı edin.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Trump’ın Ortadoğu ziyareti ve ajandasında taşıdığı şeyler şunu göstermiştir: ABD çöküşün eşiğindedir. Zira Trump Ortadoğu’ya üç şey için gitti: Para, Yahudi varlığının güvenliği ve İslami Hilafet projesinin engellenmesi. Bu üç mesele, ABD’nin çöküşünün açık alametleridir. ABD, paraya, İsrail’in güvenliğinin sağlanmasına ve İslami Hilafet projesinin engellenmesine muhtaçtır. Bunun için yöneticilerden yardım istemektedir. Bu da onun sanıldığının aksine aciz durumda olduğunu gösterir.
Öyleyse samimi ve uyanık Müslümanlara düşen, bu acziyeti ve çöküşü iyi değerlendirip ABD’ye karşı siyasi mücadele başlatmaktır. Öyleyse vakit, tarih yazma vaktidir. Tarih ise uzakta değildir. Tarih Gazze’dedir, Kudüs’tedir, Hicaz’dadır. Tarih Şam’da ve İstanbul’dadır. Tarih çok yakınımızdadır. Sadece Allah’ın dinini her şeyin üstünde gören günümüz ensarlarının ortaya çıkmasını beklemektedir.
BOĞAZİÇİ ÜNİVERİSTESİ’NDE YAŞANAN İSLAM DÜŞMANLIĞI
Son günlerde bazen üniversitelerde, bazen umumi meydanlarda, bazen de medya araçlarıyla İslam’a ve şeri ahkama, yani şeriata saldırılar artmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde, malum Boğaziçi Üniversitesi’nde, “İslâm Araştırmaları Kulübü” bir seminer faaliyeti yapacağını duyurdu ve Nurettin Yıldız hocayı konuk edeceğini ilan etti. Bunun üzerine üniversitedeki laik Kemalist öğrenci grupları Nurettin Yıldız’ı üniversiteye sokmayacaklarını duyurdular. BİSAK’ın kulüp ofisinin kapısına “Şeriata geçit yok” yazarak meydan okuması yaptılar. Semineri provoke etmeye çalıştılar, hocaya fiili saldırıya yeltendiler, ama istediklerini yapamadılar bir şekilde o seminer gerçekleştirildi.
Sonrası malum hem Boğaziçi Üniversitesi hem sonrasında İstanbul Üniversitesi’ndeki İslam düşmanı Kemalist marjinal bazı öğrenci grupları “kahrolsun şeriat” sloganları ile protestolar düzenleyip İslam ve Müslümanlara kinlerini kustular.
Söz konusu İslâm ve değerlerine yönelik saldırı olduğunda CHP bundan geri kalır mı, kalmaz tabi kalmadı da zaten… Başta CHP lideri Özgül özel olmak üzere birçok CHP yetkilisi bunu fırsat bilerek İslâm’a ve değerlerine nefretlerini kustular.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri’de bir avuç seçmen ile gerçekleştirdiği mitingde, Nurettin Yıldız ve Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu’nu bu küçük kalabalığa yuhalatarak bu mesele üzerinden İslâm’a ve değerlerine saldırdı, ağza alınmayacak galiz sözler sarf etti, iftiralarda bulundu. Geçmişte alimleri dar ağaçlarında sallandıran, ezanı Türkçeleştiren, Kur’an-ı Kerim’i yasaklatan CHP zihniyetinin İslâm düşmanlığı bitmiyor.
İslâm’a tahammülsüzlük dürtüsüyle harekete geçen Kemalist ve İslâm düşmanı güruhun yaptığı bu saldırılar ve hakaretler “malumun ilamı” kabilindendir. Biz onların İslâm’a ve Müslümanlara olan kinlerinin taa eskiye dayandığını pekâlâ biliyoruz. Onların iç dünyalarında İslâm’a besledikleri kinin ağızlarından çıkan galiz sözlerden çok daha büyük olduğunu da biliyoruz.
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْبَرُۜ
“Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür.”
Sormak isterim size kıymetli Müslümanlar!
İstiklal Mahkemelerinde haksız ve hukuksuz şekilde yargılayıp alimlerimizi darağaçlarında sallandıran, çıkarttıkları şapka kanununa muhalefet ettiği için yüzlerce alimi ve Müslümanı öldüren, çağdaşlık zırvasıyla Müslüman kadınların kılık kıyafetlerini zorla değişten, Hilafet’in kaldırılması, İslâm’ın ayaklar altına alınması ve Batılı yaşam tarzına geçilmesini kabul etmediği için Şeyh Sait’i şehit eden, camileri ahıra çeviren, velhasıl İslâm’ın zerresinin varlığına tahammül edemeyen zihniyet; bu CHP zihniyeti değil midir?
Bu sebeple açılıp saçılmayı LGBT gibi ahlaksızlığı desteklemeyi çağdaşlık zannedip, İslâm’a ve değerlerimize saldıran CHP zihniyetine buradan sesleniyoruz!
Sizler her türlü rezilliği savunan, ahlaksızlığı modernlik sanan, sömürgeci ve katliamcı Batılı ülkelerin payandası olmuş kimselersiniz. Sizler Kur'an Kursları için "orta çağ zihniyeti" ifadelerini kullanan kimselersiniz. Sizler küçük yaşta çocukları cinsiyetsizleştirme projesi olan LGBT bayrağını ve organizasyonlarının her türlüsünü savunan ve buna karşı İslâm’ın değerlerine düşman kimselersiniz. Sizler Batılıların tarihiyle ve medeniyeti ile övünen ve her fırsatta kendi tarihine ve ecdadına “gericilik” diyerek sövgüler dizen kimselersiniz. Sizler İslâm’a ve Müslümanlara düşmanlıktan başka hiçbir marifeti olmayan kimselersiniz. Sizler, gençlerin ahlaksızlaşmasının, toplumun yozlaşmasının asıl müsebbibi olan; laiklik, demokrasi, cumhuriyet ve özgürlükler düşüncesi gibi İslâm dışı fikirlerin Batı’ya meftun temsilcilerisiniz.
Son olarak, şunu da sakın unutmayın ey İslâm düşmanları!
Bizim İslâm’a ve değerlerine olan sevgimiz sizin gibi zavallıların İslâm’a besledikleri öfkeden ve nefretten çok daha fazladır elhamdülillah. Bizler bugüne kadar değerlerimizin aşağılanmasına asla müsaade etmedik, etmeyeceğiz. Bu topraklarda İslâm’a ve değerlerine karşı açtığınız savaşta kaybeden taraf sizler olacaksınız. İslâm ve biz taraftarları olarak galip, sizler mağlup olacaksınız. İslâm’ın doğan güneşi ile birlikte laiklik demokrasi gibi sıkı sıkıya bağlı kaldığınız bütün değerleriniz yok olup gitmeye mahkumdur. Zira istikbal ancak İslâm’ındır.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
20 Mayıs 2025
#hizbuttahrir#hizbuttahrir türkiye#gündem değerlendirme#gazze#katliam#gazze'deki katliamlar#trump'ın ziyaretleri#boğaziçi üniversitesi#islam düşmanlığı
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!