Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 3 Haziran 2025
Gazzeli Müslümanlar en kıymetli varlıklarını, yavrularını, canlarını, ciğerparelerini Kudüs için, Mescid-i Aksa için, dinleri ve şerefleri için feda ediyorlar, kurban veriyorlar. Ey yöneticiler! Ne olursa, Gazze’de daha ne gibi büyük bir acı yaşanırsa koltuklarınızdan kalkacaksınız?
BAYRAMA GİRERKEN GAZZE
Bugün Zilhiccenin yedisi, bayrama iki gün kaldı, İslam alemi Kurban Bayramı’nı bekliyor, bayrama hazırlık yapıyor. Milyonlarca Müslüman hac ibadetine hazırlanıyor, Kabe’yi tavaf ediyor, Safa-Merve arasında sa’y yapmayı, Arafat’a çıkmayı bekliyor. Ve Gazze, tam 20 aydır vahşi bir soykırım ve şiddetli katliamlara rağmen direnmeye çalışıyor. Duyarlı samimi Müslümanlar, insanlığını kaybetmemiş, vicdanları ölmemiş milyonlar bu soykırıma tepki göstermeye devam ediyor. Feryatları, çağrıları duymayan, yaşanan soykırımı görmeyen İslam beldelerinin yöneticileri de oturdukları yerden kalkmamaya adeta yemin etmişler gibi... Canice işlenen cinayetlere, şiddetli katliamlara, çocukların üzerine yağan her biri bir ton bombaya rağmen, açlık ve susuzlukla teslim olmaya zorlanan bir halkın durumuna rağmen bu sessizlik, bu hissizlik onlar için yöneticiler için bir utanç olarak büyüyor.
Gazze’de sonuca varmak için en vahşi yöntemleri kullanıyorlar, özellikle sivil halkı katlederek ilerleyen Yahudi varlığı Gazze’yi teslim almaya çalışıyor. En başından beri kafir ABD’nin desteğini arkasına alan Yahudiler, hileli anlaşmalarla direnişi bitirmek istiyorlar. Yenilgilerinin üzerini örtmek ve sahte bir zaferle işgali daha da genişletme peşindeler. 20 aydır işledikleri cinayetlerin hesabını soracak bir devletin, bir yöneticinin olmamasından, Gazze’nin sahipsizliğinden cesaret alarak bunu yapıyorlar. Tasmalarını elinde turan Amerika’dan güç aldıkları için de bu denli vahşi oluyorlar.
Evet Kurban Bayramı yaklaşıyor dedim ya biraz önce, Gazzeli Müslümanlar en kıymetli varlıklarını yavrularını, canlarını, ciğerparelerini Kudüs için, Mescid-i Aksa için, dinleri ve şerefleri için feda ediyorlar, kurban veriyorlar. Günler önce yaşadıkları eve yapılan bir füze saldırısında dokuz çocuğunu ve eşini şehit veren annenin Dr. Ala Neccar’ın yürek dağlayan acısını görmüşsünüzdür. Müslümanlar çocuklarını sevemiyorlar artık, saçlarını okşayamıyorlar, gelecekleri için hayal kuramıyorlar. Ellerinden de bir şey gelmiyor, ne yapsınlar, nasıl yapsınlar, sözler tükendi ama kimse harekete geçmedi.
Düşünüyorum ve kendi kendime soruyorum. Gazzeli Dr. Ala Neccar, kalbinin dokuz parçasını hem de yanmış kor haline gelmiş yavrularını toprağa verirken, bu yöneticiler nasıl oluyor da afiyetle yemek yiyebiliyorlar! Akşam olduğunda lüks saraylarında başlarını yastığa nasıl koyabiliyorlar! Gazze’de Ala Neccar gibi binlerce kadının, binlerce annenin evlat acısıyla paramparça olduğunu görmüyorlar mı? Neyi bekliyorlar, Gazze’nin daha kaç bin çocuğunu kurban vermesi gerekiyor, on bin mi yüz bin mi, milyon mu? Harekete geçmeleri için koydukları bir sınır var mı, yeni bir kırmızı çizgileri varsa söylesinler, Gazze’de 20 ayda 20 bin çocuk kurban edildi yetmedi mi? Gazze’de yaşananlar sebebiyle dertlenip kendini parçaladığı iddia edilen liderlere sesleniyorum;
Ey yöneticiler! Ne olursa, Gazze’de daha ne gibi büyük bir acı yaşanırsa koltuklarınızdan kalkacaksınız? Gazze’deki feryat ve figan arşı titretirken, zulüm ana rahmindeki ceninlere kadar uzanmışken bu sessizlik, bu hareketsizlik neden? Hangi siyasi çıkar, hangi ulusal menfaat, hangi bahane ve gerekçe sizi durduruyor? Körpe bebeleri analarının gözleri önünde kızgın yağa atan Firavun gibi Gazzeli çocukları yakıyor bu kafirler. Siz daha hala silah bırakma, anlaşma, ateşkes ve insani yardım deyip duruyorsunuz. Bu katiller insani yardım alanlarını bombaladılar daha yeni onlarca sivili katlettiler.
Ey yöneticiler! Yetmedi mi diplomasi oyunlarıyla halkları aldattığınız, ucuz kınama mesajlarıyla kendinizi kandırdığınız, sözde toplantılarla tiyatral gösterileriniz, hamasi söylemlerle oyalandığınız yetmedi mi? Barış elçiliği ve arabuluculuk rolüyle Gazze halkını, mücahitleri ve direnişi kirli anlaşmalara çekmeniz yetmedi mi!
"Zulmedenlere meyletmeyin; yoksa size ateş dokunur." (Hûd 11) ilahi ikazı sizi hiç mi ürkütmüyor?
Ve siz daha hala Yahudi kafiriyle yaptığınız ticareti kesmediniz, limanlarımıza yanaşan gemilere, topraklarımızdan taşınan petrole izin veriyorsunuz. Hesap gününü düşünmüyor musunuz, hiçbir şeyin gizli kalmayacağı o mizandan korkmuyor musunuz? Gazze ölürken sessiz ve hareketsiz kalan sizler Allah’ın sorgusunda, ilahi adaletin karşısında nasıl konuşacaksınız? Sakın bir şeyler yaptığınızı, kendinizi paralayıp parçaladığınızı söylemeyin, hiçbir şey yapmıyorsunuz çünkü sizin yapacağınız şey zulmü, münkeri elinizle ortadan kaldırmaktır.
Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:
"Sizden kim bir kötülük görürse eliyle düzeltsin; buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğuz etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir."
El güç demektir, el kuvvet ve silah demektir, el ordu ve asker demektir, el savaş ve cihat demektir. Siz kötülüğü ellerinizle düzeltme gücüne sahipken, konuşmayı seçiyorsunuz, zulme ellerinizle son verme gücüne sahipken güçsüz ve zayıf düşmüş insanlar gibi sadece buğuz ediyorsunuz. Üstelik elinizde askeri, siyasi, ekonomik her türlü imkân varken… Hangi diplomatik hesap, hangi ticari çıkar, hangi siyasi baskı, hangi koltuk sevdası sizi temize çıkaracak? Gazze soykırıma uğrayıp açlık ve susuzlukla kırılırken Yahudi kafirine bir kurşun bile atmadınız. Bırakın bir kurşun atmayı, oradaki mazlumlara ekmek ve su dahi ulaştırmadınız. Söyleyin bu mu dertlenmek, bu mu kendini parçalamak!
Bizler bu aciz, korkak ve işbirlikçi yöneticilerin ümmetin liderliğini hak etmediklerini biliyoruz ve yanlışlarını söylüyoruz. Bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz, susmayacağız. Çünkü İmam Şafii (rahimehullah) diyor ki; “Hakkı susarak öldürmeyin; çünkü hak sustukça kaybeder.”
Bizler Müslümanların dertleri ile dertlenmeyen yöneticileri uyarmaya, muhasebe etmeye devam edeceğiz. Çünkü Rasulüllah efendimiz buyuruyor ki;
مَنْ لَا يَهْتَمُّ بِأَمْرِ الْمُسْلِمِينَ فَلَيْسَ مِنْهُمْ، وَمَنْ لَا يُصْبِحُ وَيُمْسِي نَاصِحاً لِلَّهِ وَلِرَسُولِهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِإِمَامِهِ وَلِعَامَّةِ الْمُسْلِمِينَ فَلَيْسَ مِنْهُمْ
“Müslümanların derdiyle dertlenmeyen, onlardan değildir. Kim de sabah akşam Allah’a, Rasûlü’ne, Kitabı’na, imamına (yöneticisine) ve tüm Müslümanlara nasihat etmezse, o da onlardan değildir.” [Taberani]
Bugün ümmet, başsızlığın, sahipsizliğin ne demek olduğunu çok daha iyi görüyor. Başta Gazze olmak üzere Keşmir, Arakan, Doğu Türkistan ve diğer zulüm beldelerindeki mazlumları ve tüm ümmeti kurtaracak, işgalci Yahudi varlığını bu topraklardan söküp atacak bir devletin olmasını herkes istiyor. Ümmetin tekrar izzetli günlerine kavuşmasını sağlayacak İslam’ın kalkanı olan Hilafet’in tek çözüm olduğunu herkes görüyor. O halde durmayın, yüksek sesle, korkmadan İslam deyin, İslam’ın ahkamı deyin, Hilafet deyin ve bunun için çalışın. Rabbimiz Gazze’yi Hilafet’e açılan bir kapı yapsın, Rabbimiz Müslümanlara Hilafet ile bir bayramı en yakın zamanda nasip etsin.
TÜRKİYE’DE AMERİKAN-İNGİLİZ ÇATIŞMASI
Türkiye’de son birkaç aydır iktidar ile ana muhalefet arasında, İngiltere ve Amerika’ya bağlılık tartışması yaşanıyor. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan süreç, itiraf ve ifşaatları da beraberinde getirdi. CHP lideri Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmamoğlu’nun tutuklanması ve CHP’ye yapılan operasyonları ABD’den aldığını icazet ile yaptığını söylüyor. Erdoğan ise Özgür Özel’in Türkiye’yi her fırsatta Batı’ya şikâyet ettiğini söyleyip CHP’nin “İngiliz Muhipler Cemiyeti”ne dönüştüğünü iddia ediyor.
Bazı siyasi gerçekler var ki, bunların ortaya çıkması için önemli kırılma noktalarına ihtiyaç duyulur. Bu bazen küresel bir hesaplaşma durumunda olur, bazen yapılan bir anlaşma ile bazen de kişisel bir ihanet ya da olağandışı bir durum söz konusu olduğunda kendini gösterir. İşte böyle durumlarda menfaatler değişir, gizem kaybolur, yalanlar para etmez, kirli ilişkiler ortalığa saçılır ve ifşaatlar başlar. Türkiye siyasi ortamında yaşanan son tartışmaların arka planını bu şekilde özetleyebiliriz.
Tabii burada önemli bir hususun altını çizmemiz gerekir: Bu tür kirli siyasi ilişkiler –tabiri caizse efendi-köle ilişkileri– yalnızca İslam dışı ideolojilerin, özellikle de sömürgeci kapitalist ideolojinin hüküm sürdüğü ülkelerde gerçekleşir. Türkiye, taşıdığı potansiyel ve sahip olduğu güç dinamikleri nedeniyle bu ülkelerden biridir. Tüm İslam beldelerinde olduğu gibi Türkiye üzerinde de büyük devletlerin sömürgecilik çatışması yaşanmaktadır. Bu çatışma, geçmişte Avrupa devletleri arasında yaşanıyordu, bugün ABD ve İngiltere arasında baş gösteriyor. Yani Türkiye’de yaşanan buy siyasi kavga muhafazakâr-laik ya da AK Parti-CHP kavgası değil, ABD ile İngiltere arasında cereyan eden bir sömürgecilik çatışmasıdır. Siyasi partiler bu çatışmanın yalnızca aparatıdır.
Hizb-ut Tahrir olarak biz bunu her zaman söyledik ve söylemeye devam ediyoruz. Yayınladığımız birçok beyanda, yaptığımız konuşmalarda, siyasi analizlerimizde, kitaplarımızda ve dergilerimizde bu gerçeğin altını çizdik. Bu hakikati dile getirdiğimizde çoğu kesim tarafından anlaşılmadık, hatta komplo teorisi üretmekle itham edildik. Fakat şimdi taraflar bizzat kendi ağızlarıyla bunu itiraf ediyorlar. Yani bir kez daha haklı çıktık.
Bakınız, CHP lideri Özgür Özel, efendi-köle ilişkisini çok açık bir şekilde itiraf etti. 26 Mart’ta İngiliz BBC televizyonuna verdiği röportajda, İngiliz başbakanına sitem etti; terk edilmiş hissettiklerini söyledi. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu tutuklanıyor ve İngiltere buna sessiz kalıyor, Özgür Özel “bu nasıl bir dostluk” diyor. Aynı Özgür Özel, daha birkaç gün önce Sosyalist Enternasyonal toplantısında, “İngiltere’nin menfaatini Erdoğan’da görmek doğru değildir” diyerek İngilizlere mesaj gönderiyor. Yani bu ne demek, sizin menfaatinizi en güzel ben korurum, CHP korur demek… Adeta sömürgeci İngilizlere, o kadim efendilerine, “ABD ile anlaşarak bizi terk etmeyin, Erdoğan’ı bize tercih etmeyin” dedi Özgür Özel.
Peki, Özgür Özel neden ısrarla İngiltere’nin ismini anıyor, neden onlara çağrı yapıyor? Çünkü CHP demek, İngiltere demektir. İngilizler, Hilafetin kaldırılmasını bizzat organize ettiler. Bin bir hile, entrika ve yerli iş birlikçilerin yardımıyla İslam şeriatını ve Hilafeti kaldırdılar; yerine Türkiye’de laik bir düzen kurdular. Bu düzenin temsilciliğini ve savunuculuğunu da CHP’ye verdiler. CHP, on yıllarca İngilizlerin istediği her şeyi yerine getirdi; onlar adına İslam’a ve Müslümanlara savaş açtı. Halka zulmetti, askerî darbeler yaptı, İngiliz kültürel sömürgeciliğinin mızrak başı oldu. Fakat sonunda her kuklanın uğradığı akıbet gibi o da kaybedenlerden oldu. Çünkü artık Türkiye’de ve dünyada Amerikan sömürgeciliği hâkimdi. CHP için geriye terk edilmişlik duygusu ve aşağılık bir zillet hali kaldı.
Peki, bu zillet sadece CHP için mi geçerli? Elbette hayır. Sömürgeci kâfirleri dost edinen, onlara güvenen, onların kültürünü benimseyen, onların fikrî ve siyasî yapıları altına giren her siyasi oluşum, aparat olmaktan ve zamanı geldiğinde kullanılıp atılmaktan kendini kurtaramaz. İslam coğrafyası bunun sayısız örneğiyle doludur: Pervez Müşerref’ten Kaddafi’ye, Saddam Hüseyin’den Hüsnü Mübarek’e kadar… Trump bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Türkiye’nin ve ümmetin hayrı için değil; ABD’nin sömürgeci, habis çıkarları için övüyor. Türkiye’deki İngiliz nüfuzunun tasfiye edilmesine destek olduğu için övüyor. Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de, Libya’da, Filistin’de Amerika’nın askerî ve siyasî hedeflerine koştuğu için övüyor. Dolayısıyla sömürgeciliğe hizmet açısından AK Parti’nin misyonu CHP’den farklı değildir. Biri İngiltere’nin çıkarları diğeri Amerika’nın çıkarları için mücadele ediyor.
İslam’ın yeniden yorumlanması, toplumun demokratikleştirilmesi, değerlerimizin ifsat edilmesi, Yahudi varlığının güvenliğinin temin edilmesi… Bunlar ümmetin hayrına olabilir mi? İktidar bunların tam tersini yapmış olsaydı Amerika’nın ve başkanlarının hedefi hâline gelirdi evet ama sonunda, Allah’ın izniyle mutlaka kazanırdı. Zira Allah’a dayanan zelil olmaz; ümmetine güvenen yalnız kalmaz. Çünkü izzet ve zafer yalnızca İslam’dadır. ABD ve İngiltere’ye güvenen bedbaht olur. Kâfirlerin örtüsüyle örtünen çıplak kalır! Öyleyse, iş işten geçmeden ibret alın ve Rabbinize dönün ey yöneticiler!
“Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!”
(Ankebut 41)
FAİZE İSLAMİ FİNANS KILIFI
Malumunuz geçtiğimiz hafta Dünya İslam Ekonomi Zirvesi’nin ikincisi yapıldı. İstanbul Finans Merkezinde düzenlenen zirvede CB Erdoğan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’te konuşmacı olarak katıldı. Katılım bankalarının CEO’ları ve İslami Finans sisteminin savunucularına hitap eden Erdoğan tam da bulunduğu ortamın gerektirdiği bir konuşma yaptı. Şöyle dedi: ‘‘Faizsiz ekonomiye özlemimi bundan sonra da dillendirmeye devam edeceğim. Faize dayalı ekonomik nizamın değişmesi için de mücadeleden geri durmayacağız.’’
Politika faizi %46 olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı söylüyor bu sözleri… Dünya’nın en yüksek faiz uygulayan dördüncü, İslam coğrafyasının birincisi olan Türkiye’nin cumhurbaşkanı söylüyor. Erdoğan Ekim 2022’de “Bu kardeşiniz bu görevde olduğu sürece, faiz her geçen gün inmeye devam edecektir” dediğinde politika faizi yüzde 10,5 idi. Şimdi reel politika gereği olarak 4 kat daha fazla yükseldi.
Faiz yükseldiğinde ekonomi ile ilgili tek kelime etmeyen yöneticiler, faizin düşmesi söz konusu olduğunda şeri hükümleri, nasları konuşmaya başlıyorlar. Yani faiz düşecekse haram oluyor, yükselecekse küresel ekonomik dengeler oluyor. Tam bir iki yüzlü siyaset… Zira faize dayalı küresel ekonominin ateşli savunucularından Bakan Mehmet Şimşek’te bulunduğu ortama uygun olarak İslami Finans Sistemi’ni savunmaya başladı.
Zirvede konuşan Şimşek: "Şu an üzerinde çalıştığımız konulardan birisi, İslami Finansman Kanunu'nu oluşturmak ve Meclisten geçirmek" dedi.
AlBaraka ve Kuveyt Türk gibi bankacılık sistemi ile İslami Finans sistemini entegre etmeye çalışan kurumların yatırım ve döviz girişlerini arttırmak için sarf edilen bu sözler maalesef İslami hükümlerin de elastiki bir hal almasına, oradan oraya çekiştirilmesine ve yanlış anlaşılmasına neden oluyor. Nasıl olmasın ki baksanıza Mehmet Şimşek ‘‘Küresel krizlerle boğuşurken, İslami finansın, umut verici bir alternatif olarak öne çıktığını” söylüyor.
Hey gidi hey! Yıllarca kapitalizmin ürettiği krizlerle ülkeyi çıkmaza sokan, yoksulluğu körükleyen, enflasyonu yükselten ve krizlerin mimarı Kapitalizmi tek çözüm olarak gören size defalarca söyledik. İslami iktisat sistemini uygulayın, faizi hayatınızdan söküp atın dedik ama kulak arkası ettiniz. Bu sistem ile Müslüman hiçbir toplum iflah bulmaz dedik, umursamadınız. Her kriz ortamından Amerikan finansmanı ile çıkmayı, döviz girdisi ile kurtulmayı hedeflediniz ama olmadı. Enflasyon – Faiz döngüsünde takılıp kaldınız. Halbuki biri diğerinin sebebi veya sonucu bunu değil bir türlü anlayamadınız.
Yüksek enflasyonun, işsizliğin, parasal daralmanın ve alım gücündeki zayıflamanın tek sebebi Kapitalizmin bizatihi kendisidir. Zira o borsa manipülasyonu, kripto varlıklar ve kredi kuruluşlarının insafına terkedilmiş bir sistemden başkasını vadetmez. Yıllarca sığındığınız liberal reel politika limanı çoktan su aldı ve krizlerden kurtuluş için uygun bir liman olmaktan çıktı. Şimdi siz yöneticiler bu sözleri samimiyetten mi söylediniz yoksa karşınızdaki muhatapları memnun etmek için mi sarfettiniz bilmiyoruz. Allah-u Alem. Fakat kapitalist bankacılık sistemi ile İslami finans sistemini sakın bir araya getirmeyin. Faiz yerine kâr payı, vadeli mevduat yerine katılım payı gibi kavramları koyunca ne bankanız İslamileşiyor ne de sisteminiz. O yüzden bilmeniz gereken çok net bir şeyi daha size söyleyelim. İslami finans sistemini hayata geçirmenin ön şartı İslami bir devletin inşa edilmesinden geçmektedir. Önce bütün hükümleriyle İslam Hilafet Devleti’nin gereklerini yapın zaten ondan sonra kendinizi gerçek bir İslami Finans Sisteminin içinde bulacaksınız.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
03 Haziran 2025
#hizbut tahrir türkiye#gündem değerlendirme#bayram#gazze'de bayram#kurban bayramı#türkiye#amerikaningiliz çatışması#amerikan#ingiliz#faize islami finans kılıfı
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!